BIÇAK a. 1. Bir sapla keskin bir ağızdan oluşan kesme aygıtı: Ekmek bıçağı. Meyve bıçağı. (Bk. ansikl. böl.) —2. Bir aygı- Ali Bhutto tın kesici parçası: Hızar bıçağı. —3. Bıçak altına yatmak, ameliyat olmak: Kaç kez bıçak altına yattım bu hastalıktan. || Bı- -çak artığı, kesiminden artmış, kesimi ertelenmiş kasaplık hayvan. || (Bir kimseye) bıçak atmak, onu bıçaklamak. || Bir organa bir çıbana vb. bıçak atmak, ona cerrahi bir işlerfr uygulamak. || (Bir hedefe) bıçak atmak, bıçağı ona doğru fırlatmak.
|| Bıçak bıçağa gelmek, karşılıklı bıçak çekerek öldüresiye kavga etmek. || (Bir kimseye) bıçak çekmek, (ona) saldırmak amacıyla bıçağını çıkarmak, (onu) bıçakla tehdit etmek. || Bıçak gibi, ince, keskin . şey için kullanılır: Kaşı kalın, dudakları bıçak gibi. || Ağrıyı, sancıyı vb. bıçak gibi Benaıır Bhutto kesmek, onu birdenbire ve tümüyle ortadan kaldırmak: Bu şurup öksürüğümü bı- Bhutan'da çak gibi kesti. || Bıçak gibi saplanmak, ağ- Paro vadisi rı, sancı vb. sözkonusuysa, birden ve çok güçlü biçimde kendini duyurmak: Sağ yanıma bıçak gibi bir ağrı saplanmıştı. || Bıçak kemiğe dayanmak, derdi, acısı, çektiği sıkıntı vb. dayanılmaz, katlanılmaz bir duruma gelmek: Çektiklerimiz canımıza tak dedi, bıçak kemiğe dayandı artık. || Bıçak sırtı, çok yakın, çok az, kıl payı: Aralarında bıçak sırtı kadar fark var; tedirgin huzursuz biçimde: Bıçak sırtında yaşamak. || Bıçak silmek, bir işi sona erdirmek, bitirmek. || Bıçak yemek, bıçaklanmak, bıçakla yaralamak: Sırtından üç bıçak yemişti.
—Arıc. Arıcı bıçağı, ballı peteklerin üzerindeki sırı kazımaya yarayan arıcı aleti. —Ayakkc. Kol bıçağı, eskiden ayakkabıcıların ökçelerin içbükey yüzeylerini biçimlendirmede kullandıkları eğri lamalı kesici takım. —Benzer işlemleri yapan makine takımı.
—Balıkç. Balıkçı bıçağı, balıkçıların balıkların içini temizlemek, başını, kuyruğunu kesmek ya da etini dilimlemek için kullandıkları çok keskin ağızlı büyük bıçak.
—Bayınd. Kar bıçağı, bir traktörün ittiği ya da çektiği iki kanattan oluşan mekanik kar temizleme aracı.
—Deric. Bıçak vurma, küçükbaş dericiliğinde, kirleri ve ölmüş kılları ayıklamak için kör bir bıçakla, ıımak sehpası üzerinde yapılan düzeltme işlemi.
—Ekmekç. Bıçak atmak, fırına verilecek ekmeklik hamuru, daha iyi pişmesi için bıçakla boylamasına hafifçe yarmak, kesik atmak. || Bıçak vurmak, kazanda karılan hamuru, daha iyi karışması ve yoğurul-ması için bıçakla ya da kazıyıcıyla kesip alt üst etmek.
—El sant. Bıçak ütüsü, yapma çiçekçilikte kullanılan, ucu bıçağa benzer demirden alet. (Isıtılarak kullanılan bıçak ütüsüyle, lastik zemin üzerine yerleştirilmiş yapraklara çizgiler, damarlar yapılır. İnce kesim işlerinde de kullanılır.)
—Eldivc. Pres bıçağı, kalıba çekme işleminden sonra eldivenleri kesmeye yarayan el biçiminde zımba. (Her numara için genellikle mucidinin adından dolayı Jou-vin bıçağı denen ayrı bir kesici bulunur.) —Ev eşy. Elektrikli bıçak, sapındaki bir motorla devinen, sökülebilir, kertikli iki kesici ağızdan oluşan ve hızla düzgün kesmeye yarayan aygıt. || Pervane bıçak, bir mutfak aletinin devingen eksenine bağlanan ve bir kabın dibinde dönerek doğramaya, öğütmeye, yoğurmaya ya da karıştırmaya yarayan helis biçimli bıçak.
—Graf. sant. Tipo dizgide kullanılan metal lama. (Kalınlığı ile biçimi değişik olabilir ve genellikle harflerle aynı yüksekliktedir. Metni ayırmada ve çerçevelemede ya da süslemede kullanılan bıçaklar baskı yapan öğelerdir. Makinede uygulanan işlemlerde ise delici, kesici, yuva açıcı ya da çizici bıçaklar kullanılır.)
—Grav. Çizgi çizmeye yarayan el aleti. || Dişli bıçak. ucu yay biçiminde olan, kazıma dişleriyle donatılmış kalın bıçak. (Almaşık bir devinimle desteğe eğik konumda tutularak noktalı oyma elde edilir.)
—Halıc. Halı bıçağı, halıların havını düzeltmeye yarayan kesici alet, (hali MAKASI da denir.)
—Haritc. Çizim bıçağı, çizilecek katmanın direncine ve kesme açısına göre alt bölümüne makas biçimi verilmiş metal çubuk.
—İnş. Kurşuncu bıçağı, kurşun levhaların kenarlarını düzeltmeye yarayan alet. —İşlem. Düz bıçak, dönel yüzeylerin dip kısımlarını işlemeye yarayan, kesme ağzı uzun kesici takım. || Düz bir bıçakla işlemek, bir deliğin çevresinde yer alan ve eksenine dik olan bir yüzeyi, döner düz bir bıçak, bir freze ya da özel bir matkapla düzeltmek.
—Kâğ. san. Bıçak ustası, forma haline getirilecek ya da ciltlenecek çeşitli baskı sayfalarını, gereken açıyı vererek kesen işçi. || Formasyon bıçağı, MAKAS’ın eşanlamlısı.
—Kur. tar. Bıçak mülazımı, zülüflü baltacı adayı. (Terfi edi*ce “bıçaklı eski" olurlardı.)
—Kuyuc. Bir matkaba takılan ve tabanında araziyi kazacak kesici ağız bulunan çelik kanatçık.
—Marangl. Fileto bıçağı, ucunda küçük keskin bir tığ bulunan ve kakmacılıkta fileto yerleştirmek için kiniş açmaya yarayan bıçak.
—Ûlçbil Bir terazi okunun bıçağı, terazi okunun ortasında ya da iki ucunda yer alan çelik prizma ya da prizmalar.
—Res. Palet bıçağı, ressamların gerek fırçayla tuvale sürmeden önce boyaları palet üzerinde karıştırmada, gerek macun çekmede kullandıkları, çelikten yapılmış, esnek, küçük mala.
—Tarım mak. Bıçak kılavuzu, bir biçerde bıçağın gidip gelme sırasında yatağından çıkmasını önlemek için bıçak taşıyıcının üzerine 4 ila 6 parmakta bir cıvatalarla tutturulan ve dövülebilir dökme demirden yapılan metal parça. || Bıçak yaprağı, su verilmiş çelik levhadan yamuk şeklinde yapılan, keskin iki yanlı ağzı bulunan, bir çubuk üzerine perçinle tutturulan, biçer ve biçerdöver bıçaklarının temel öğesini oluşturan parça. (Bıçak yaprağının ağzı düz [çayır biçme makineleri] ya da dişli [tahıl hasat makineleri] olabilir.)
—Teknol. KALEM’in eşanlamlısı. || Kaplamacı bıçağı, bir sap ve çelik bir lamadan oluşan ve bir duvar kaplamasının kenar fazlalıklarını almaya yarayan alet. j| Maket bıçağı, oluklu bir sap ile oluk içinde öteleme devinimi yapabilen parçalı bir lamadan oluşan ve kâğıt, karton vb. kesmeye yarayan bıçak. (Kesici ağız köreldiğinde bu ağzı taşıyan parça kırılarak atılır.) —Tekst. Sıyırıcı bıçak, kumaş baskı silindirinin boya fazlasını sıyırmaya yarayan alet. (Eşanl. rakle.)
—ANSİKL. Anadolu’da bıçağın, tarihöncesi dönemlerden beri kullanıldığı bilinmektedir. Arkeolojik kazılardan çıkan buluntular ve çeşitli tarihsel yapıtlar üzerindeki kabartmalar bunu kanıtlamaktadır. Bıçağın biçimsel olarak geçirdiği değişimlere ilişkin yeterli bilgi yoktur.
XVI. ve XVII. yy.’da kuşak içinde taşınan ve “kocabıçak” adı verilen kısa kemik saplı, eğri ve uzun namlulu bir bıçak türünün B. Anadolu’da kullanıldığı, korsanların da buna benzer bıçaklar taşıdıkları bilinmektedir. Bu bıçakları, daha sonraki yüzyıllarda zeybekler de kullanmıştır. XVII. yy.’a ait bir osmanlı narh defterinde, altıokka* adı verilen üçlü bir yeniçeri aşçı bıçağından söz edilmektedir. XVII ve XVIII. yy.’larda, pek çok bıçak türü olduğu bilinmektedir. Bunların bir bölümü İstanbul’da yapılıyor, bir bölümüyse bıçak yapımıyla ünlü merkezlerden getiriliyor ve geldiği yerin adıyla anılıyordu: Vidin bıçağı, Cezayir bıçağı, Bursa bıçağı gibi. Bunlardan sapının içine küçük nargile maşası ya da daha küçük bıçaklar yerleştirilmiş Girit bıçakları; bir arşın uzunluğunda ve sapı ince kalyoncu bıçakları; eski İzmir bıçakları, Prizren yatağanları ve çeşitli boylardaki Bursa bıçakları ünlüydü.
Bıçaklar, biçimlerine göre de pala*, hançer*, gaddare*. saldırma* vb. isimler alıyordu. Bıçaklar, önce demirine, çeliğine, sonra da sapına göre değerlendiriliyordu. Cezayir bıçakları, çelikleriyle tanınıyordu. Saplar abanoz, gergedan boynuzu, fildişi, gümüş, altın kaplama vb. malzemeyle yapılıyor, üzeri çeşitli biçimlerde bezeniyordu. Mercan, yakut, zümrüt, elmas vb. taşlarla ¿üslenenleri de vardı. Saray için yapılanlar, özellikle padişahlara ait olanlar arasında çok değerlileri bulunmaktaydı. Topkapı sarayı müzesi’nde sergilenen Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim’e ait hançerler, bunların en bilinenleridir.
XIX. yy.’ın ortalarından bu yana, el işçiliğinin yerini makinelerin almasıyla, bıçakçılık giderek gelişti. Namluların dövülmesi, damgalanması, haddelenmesi, parlatılması mekanik olarak yapılır oldu; saplara biçim verilmesi işlemi otomatikleşti.
Bugün, neredeyse yalnızca paslanmaz çelikten yapılan iki tür bıçak vardır: sabit saplı sofra bıçakları ve açılır kapanır cep bıçakları. Birinciler, tek parça çelikten olabileceği gibi, tek yanı keskin çelikten bir ağız ile bir saptan oluşabilir. Ağzın bir ucunda, sap ın içine giren bir sap demiri ya da kuyruk bulunur. Sap bir bilezik’\e ve/ya da perçinlenerek namluya tutturulur. Genellikle, kuyrukla sapın arasında korkuluk denen ve bıçak düz konulduğu zaman namlunun masa yüzüne değmemesini sağlayan çıkıntılı bir bölüm vardır.
Açılır kapanır bıçakların ise, çelikten, bir yanı keskin ağızları vardır. Ağzın uçlarından biri sivri ya da yuvarlaktır, ensiz olan öbür ucunda ise bir delik (dönme ekseninin geçmesi için) bulunur. Bazı bıçak türlerinde sap, bıçak kapandığı zaman ağzın yuvalandığı bir kutudan oluşur; iki yanı, ya da cidarları perçinlenerek birbirine tutturulur ve kutunun yanlarından birini kapatan bir yay, ağzın açık ya da kapalı durmasını sağlar. Başka türlerde ise, tahtadan olan sapta bir yarık bulunur ve sapın bir ucunda bulunan eksenin çevresinde dönebilen ağız, kapalı durumdayken bu yarığın içine yerleşir. Döner bir bilezik, ağzın açık durumda kalmasını sağlayabilir. Bazı açılır kapanır bıçaklar birden fazla kesici ağız ile başka parçalarla (açacak, tornavida, vb.) donatılmıştır.
• Mutfakta bıçaklar, "kasap” bıçakları ve "mutfak" bıçakları diye ayrılır. Ağızlan sert çelikten, sivri uçlu ve boyunsuz olar kasap bıçakları, çiğ eti kemiğinden ya de derisinden ayırmaya ve doğramaya yarar; mutfak bıçakları ise, ağızlarının uzunluğu na ve biçimine göre, çok farklı işlerde kullanılır: kiler bıçağı; dilimleme bıçağı, vb. Ayrıca, özel kullanımı olan bıçaklar da vardır: ekmek bıçağı; istiridye bıçağı, peynir bıçağı, soyma bıçağı, vb.
Günümüzde, Anadolu’nun bazı yörelerinde elişi bıçak yapımı sürdürülmektedir. Bunlar genellikle namlu kısmı 15-20 cm uzunluğunda, tahta ya da kemik saplı bıçaklardır. Konya’nın Bozkır ilçesi ve çevresinde yapılan değişik bir bıçak türü vardır. Sapı teke boynuzundan yapıldığından tekebıçağı* adıyla bilinir. Namlusunun ucu kıvrıktır ve sapın içi oyulmuş-tur. Sürmene ve Bursa’da da küçük işletmeler halinde bıçak yapımı sürdürülmektedir.
Bıçak horonu, Trabzon ve çevresinde, iki kişi tarafından oynanan horon türü bir erkek oyunu. Oyuncular, ellerindeki bıçak ya da kamayla, yiğitliği ve mertliği simgeleyen bir tür ritmik dövüş yaparlar. Cura, zurna, davul ya da yalnızca kemençe eşliğinde oynanır.
BIÇAKÇI a. Bıçak, vb. kesici araçları yapan ve/ya da satan kimse.
BIÇAKÇI (Cenan), türk sendikacı ve siyaset adamı (Adana 1933). İstanbul Gazetecilik okulu’nda okudu. Türkiye Yapı -İş sendikası güney bölge başkanı oldu. ASİS’i (Ağaç sanayii işçileri sendikası) kurdu; genel başkan seçildi. TİP’e girerek Adana il başkanı, genel yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. Partiqjn 1968 genel kongresinde Behice Boran’ın "Emek” grubuna karşı, Mehmet Ali Aybar’ın "Bağımsızlar’’ grubunda yer aldı. Aybar ile birlikte SDP’nin (Sosyalist devrim partisi) kurucu üyelerinden biri oldu. Partinin 1979 genel kongresinde SDP genel başkanı seçildi. ASİS’in genel başkanlığından ayrılmasına karşın, DİSK yönetim kurulu üyesi olarak kaldı. 12 eylül 1980’den sonra DİSK yönetim kurulu üyeleriyle birlikte tutuklandı, dört yılı aşkın hapis yattıktan sonra davası sürerken salıverildi (1985). Bu dava takipsizlikle sonuçlandı. Sosyalizm konusunda yaptığı bir konuşma yüzünden tutuklanıp (aralık 1986) yargılandı ve duruşma sonunda beraat etti (1987).