| Telif Hakları | Cem Yılmaz | Erotik Hikayeler | MP3 İndir Seçme Çocuk Masalları | Açık bilgi paylsım alanı

Seçme Çocuk Masalları

İDDİAYI KİM KAYBETTİ? MASALI

Sivrisinek mandayı yutmuş Karınca kuyruğundan tutmuş. Görmüş bunu Kel Memiş Bu da olur mu? Demiş. Almış baltayı eline Vurmuş sineğin beline Sinek parçalanmış Manda ağzında kalmış. Dari ektim arpa biçtim, Kazan kazan su içtim.

Gittim hamama, Odun attım külhana. Hamamda titredim dondum Yolda beş para buldum. Gittim pazara Aldım bir erik Sekiz kişi yedik. Yarısı arttı kaldı Kara kedi içeri daldı. Eriğin yarısını kaptı. Kaptı simidi ucundan Kedi ölmez ya acından. Atladı sonra dama Haber verdim babama. Babam koşar, kedi kaçar Dolaştılar mahalle Pazar. Kedi yoruldu yattı Babam çamura battı. Aldi kediden simidi Bu iş böyle bitti.
Dağ tepe koştum atladım. İşte masalima başladım...
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kafå dengi üç arkadaş varmış. Günlerden bir gün bu üç arkadaş, kendi ülkelerini gezmeye çıkmışlar.
Az gitmişler, uz gitmişler; dere tepe düz gitmişler. Bir dağ başında sıcak, açlık ve susuzluktan bitkin düşmüşler. Kendi kendilerine:
– Ne yapacağız, nereye gideceğiz şimdi?Üstelik hiç yiyeceğimiz ve içeceğimiz de yok, demişler. İçlerinden biri: – Benim cebimde bir tane altınım var. Epey zamandan beri böyle sıkıntılı günler için saklarım. Arkadaşları şaşırmış: – Yahu arkadaş! O altın ne işe yarayacak? Biz ekmek istiyoruz ekmek, diye söylenmişler. Altını olan adam gülerek:
– Arkadaşlar, paramız pulumuz olmazsa biz buralarda nasıl yiyecek buluruz?
Neyse ki diğerlerinin aklı yatmış: – Çok doğru söylüyorsun, demişler.

Yine içlerinden biri: – Hep birlikte karşıda görünen köye gidip, synümüze çıkan ilk evin kapsını çalalım. O evin sahibinden bir altın tutarında yemek isteyelim, diye teklifte bulunmuş. Ötekiler, arkadaşlarının bu teklifini hemen kabul etmiş. Açlık, susuzluk ve perişanlık içindeki üç arkadaş koşar adımlarla köye varmışlar.Önlerine çıkan ilk evin kapısını aceleyle çalmışlar. Neye uğradığını şaşıran ev sahibi kapıya fırlamış, öfkesinden ağzına geleni söylemiş. Cebinde bir altını olan adam: – Sevgili dostum! Böyle konuşmaya devam edersen altını kaybetmiş olursun, diye mırıldanmış. “Altın” sözünü duyan ev sahibinin gözleri parlamış. Ama karşısındaki üç adamın durumlarına bakarak:
– Ne altını? Sizin gibilerde altın mı bulunur?
Altını olan adam, elini cebine atmış ve yıllardır cebinde taşıdığı bir altını çıkarmış; ev sahibine göstererek:

– Daha fazla konuşma, bunun karşılığında bio ze yiyecek içecek ver, demiş. Altını gören ev sahibi adam, hemen içerikoşmuş. Hanımına, yemek hazırlamasınısöylemiş. Bir altını alan ev sahibi, yeterikadar yiyecek ve içeceği hazırlamış. Uç arkadaşıkağnısına bindirmiş ve istedikleri yere kadar götürmüş. Üç arkadaşın vardıkları yerde küçük birkulübe varmış. Adam, üç arkadaşı ve hazırlanan yemeği bırakarak geri dönmüş. Üç arkadaş, hemen kulübeye dalmış. Sofrayi kurup başına oturmuşlar. Bir süre sonrakulübenin kapısının açık olduğunu fark etmişler.İçlerinden biri: – Şu kapıyı kapatsanız iyi olur, demiş. Diğeri, arkadaşına çıkışmış; – Kalk da kendin kapat. Bizniye kapatacakmıŞız?... Üçüncü arkadaş, kendince bir çözüm bulmuş,
Bulduğu bu çözümü büyük birheyecanlaarkadaşlarına söylemiş:

– Arkadaşlar! Şu andan itibarenhiç konuşmayalım ve gülmeyelim.Öncekim konuşur veya güierse, kapıyı o kapatacak;anlaşıldı mı?
Diğerleri bu parlak fikrikabul ederek:
– Tamam, anlaştık demişler.
Bu arada kapı kapatılmadan dayemeğe başlamamaya karar vermişler.
Üç arkadaş, kurduklarısofranın başına oturmuşlar; hiç konuşmadanduruyorlarmış.
Bu sırada kapıyı açık bulanbirkaç köpek içeri girmiş. Sofradaki bütünyemekleri yemeye başlamışlar.
Köpeklerden birisi,adamlardan birinin üzerine döktüğü yemeği güzelceyalamış. Sonra daadamin elini yüzünü yalamayabaşlamış... Fakat adam, kapıyı kapatmamak için,köpeğin yaptıklarına hiç ses çıkarmamış,Ötekiler ise ne gülmüş, ne de bir şey söylemişler.
Köpek, sonunda adamınağzını yalamaya başlayınca, adam dayanamamış,köpeği kovmak için:
– Hoşt! deyivermiş.
Diğerleri, hemenkonuşmuşlar:
-İddiayı sen kaybettin. Haydi kapıyı kapat bakalım.
İddiayı kaybeden adam:
– Kapıyı kapatsam neye yarar?...
Gerçekten iddiayı kaybetse de, kapıyı kapatsa da değişecek bir şey yokmuş. Çünkü köpekler sof
rada değil yiyecek, yalayacak bir şey bırakmamışlar.
Üç akılsız arkadaş ise akılsızlıklarına yanıp, aç ve susuz yeniden yollara düşmüş...





Zengin ihtiyar Masalı

– Sevgiliyavrularım, şimdi deüç yıldır neler yaptıklarınızı anlarınbakalım,demiş.
Once büyükoğul yaptıklarınıanlatmaya başlamış:
- Kardeşlerimdenayrıldıktan sonra,yolunìbu.
yük bir ormanadüştü. Bu ormandaçeşit çeşit hay!
koruyacağım.
[htiyaradam,büyük oğlununanlattıkları karşı
sinda hiç sesçıkarmamış ortane,oğluna dönmüş:
- Haydi balkım, senneler yaptığını anlardemış.*
Ortanca oğul:
– Ben dekardeşlerimdenayrıldıktan sonra bɔi. luk ve berekeriçinde bir yere vandae,Orada insan
hiç çalışmasa, yan gelip yatsayine de karnını doyurabilir. Senin verdiğin altınlarla daşu yüz deveyi satın aldım. Onları, burada satarakáañaçok para kazanacağım. Seninvcreceğin mal ve paralarla da zenginliğime zenginlikkatacağım, diyerek neser yaptığını anlatmış,
İhtiyar baba, ortancaoğlunun söylediklerine de hiç ses çıkarmamış.
Sırada küçük oğul varmış. Babasıküçük oğlunun gözlerinin içine bakmış ve:
- Bir de seni dinleyelim küçükbey, demiş,
Küçük oğul da neler yaptığını anlatmaya başlamış;
- Benim yolum öyle bir ırmak kenannadüştü ki, büyüklüğü insan aklınaşaşkınlık veriyordu. Bulanık bulanık akan buazgın ırmağın nice yiğitleri aldığını, gelinleri dul, çocuklarıyetim bıraktığını öğrendim. Ben de ustalarbulup, verdiğin altınlarla bu ırmağın üzerine büyük birköprü yaptırdım. Yetim kalan kırk çocuğu dayanımda getirdim. Mal ve paraları kimeverirsen, bu çocuklara o bakacak. Onların vatana ve millerefaydalı insanlar olmasını sağlayacak.
Küçük oğlun söylediklerikarşısında ihtiyarbaba gülümsemiş. Küçükoğlunu yanına çağırmış. Onu yanaklarındanöpmüş:
- Benim kendi küçük, fakat aklı vegönlü büyük oğlum, aferin sanas seninyaptığın işi çok be ğendim. Bu yüzden bütün massa),ve paralarımı oooo Veriyorum. Her şeyi sen yöneteceksi, B,Çocuklara sen bakacak ve onlań se,yetiştireceksin. Büyük ağabeyinin askerleri senikoruyacak, küçük ağabeyin de develeriyleyerdiğin işleri yapacak. Yaptığın işle sen, bunu hak etti,demiş.
İki ağabey de küçükkardeşlerinin yapığı işi takdir etmişler. Onu,boynuna sarılıpkutlamışlar. Kaderlerine raziolup küçük kardeşleri nedediyse yerine getirmişler.


Üç kardeş, ogünden sonra mutlu birşekilde hayatlarını sürdürmüşler.




BABA ÖĞÜDÜNDEN ALINMAYAN DERS MASALI


Evvel zaman içinde, Kalbur saman içinde, Cinler cirit oynarken, Eski hamam içinde... Üşüdüm üşüdüm, Daldan armut düşürdüm. Armudumu yemişler, Bana çirkin demişler... Çirkin değil güzelim,
İnci mercan dizerim. Ben mercandan geçemem, Aksaray’a göçemem. Aksaray’ın kilidi, Bana vuran kim idi? Amcamın oğlu Musacık, Eli ayağı kısacık...
Bir zamanlar, ülkelerin birindeki bir köydè bỉ,
adamın üç oğlu varmış.
Günlergünleri,aylar ayları, yıllar yılları kovalamış; adam iyice yaşlanmış. ----**yaşlanan adam, günlerden birgün soos oğlunu da başına toplamış, ElindĦou - sioku bir araya getirerekȘe tuttuğu üç
- Bu okları hanginiz birçırpıda kırabilir? Diye
sormuş.
Önce büyük og|yük oğul denemiş. Uğrañoraemış; okları kıramamış.graşmış, uğraş
Ardından ortanca oğlan, oklarıkırmaya çalışmış; ama başaramamış,
Son olarak küçük oğlan, ok. ramamış.glan, okları almış. O da ki
İhtiyar, sorularına devam etmiş: — Bu üç oku niçin kıramadığınızı biliyor musunuz? Çocuklar, babalarına bir cevap verememişler. İhtiyar: – Bunca yaşıma rağmen şu okları nasıl kıracağım. Beni dikkatle takip edin... İhtiyar adamın oğullarını bir merak, bir şaşkınlık almış. Kendilerinin kıramadığı bu üç oku ihtiyar babaları nasıl kıracakmış?... İhtiyar, okları eline almış; birbirinden ayırmış ve birer birer kırmış. – Gördünüz mü nasıl kırdım? Oklar birbirinden ayrılınca, birlikte gösterdikleri direnci gösteremediler ve kolayca kırıldılar. Sonra çocuklarının gözlerinin içine bakarak, sözlerine şöyle devam etmiş; – Sevgili yavrularım! Sizler de şu dünyada kırılmadan önceki oklar gibi bir arada olun. Gücünüz, kuvvetiniz artsın... Eğer birlik ve beraberlik içinde olursanız, her zaman başarılı olursunuz. Benim ruhumun huzur içinde olmasını istiyorsanız, sakin ola ki birbirinizden ayrı düşmeyin.
Günler geçmiş, bir zamansonra, ihtiyar adam oğulları ile vedalaşarakölmüş.
Babalarının ölümünden sonraçocuklar, kalan mirası paylaşmaya kararvermişler. Fakat bir türlü aralarındaanlaşamıyorlarmış.\
Kavgave gürültü ile günlerinigeçiren çocukları anlaştıracak bir kimse deçıkmamış. Hatta bazılari, bıyık altından onlarındurumuna gülüyorlar. mış.
Babalarının verdiğiöğütten ders almasını be.
oooooooyen çocuklar, son olarak ellerinde babae,
kalma ne varsasatmışlar.
Sonuç olarak ellerindeavuçlarında işe yarar hiçbir şey kalmamış.
Yoksulluk içindeyaşamaya başlayınca babaları:
nın söylediği ok örneğinihatırlamışlar ama, artık çoktan iş işten geçmiş.



TARLADAKİ HAZİNE MASALI

Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş. Çok konuşmak günah, Dinlememek ayıpmış... Develer tellal iken, Pireler berber iken, Ben anamın beşiğini Tıngır mıngır sallar iken... Evvel zaman içinde, Kalbur saman içinde..Herkesin işinin gücününolduğu bir köyde zengin bir adam varmış.

Oldukça zengin olan buadam, oğullarının çok tembel olmasınaüzülüyormuş. Nelersöylediyse, neler yaptıysa, bir türlü çocuklarınıçalışmaya alıştıramamış.
Kendisi ilerleyen yaşınarağmen, sabah erkendenkazmasını,küreğini alır, tarlayaçalışmaya gidermiş. Oğulları ise ya balık tutmákiçin derenin, ya da av yapmak için ormanınyolunu tutarmış.
----Günlerden bir gün, adamhastalanıp yatağa
süşmüş,Kendi hastalığından çok,çocuklarının kendisinden sonra içinedüşecekleriyoksulluğu düşünerek üzülürmüş.

Hasta yatağında yatanadam, bir gün bütün oğullarını baş ucunatoplamış:
– Benim tembelyavrularım, size söyleyeceklerim var, demiş.
Çocuklar hep birlikte:
– Seni dinliyoruzbabacığım, demişler.
Adam,yatağından biraz doğrulmuş;çocuklarınin iyice yaklaşmalarını işaretetmiş. Sesini de biraz alçaltmış:
21
- Siz bilmiyorsunuz ama bizim tarlada büyük bir hazine var.
Çocukların gözleri fal taşı gibi açılmış:
– Gerçekmi söylüyorsun baba, peki bu hazinenin tarlamızın neresinde olduğunu biliyor musun? Diye sormuşlar.
İhtiyar baba:
- Bu hazinenin yerini ben de tam olarak bilmiyorum. Eğer bilseydim, zaten kendim bulurdum.
– Senin bulamadığın hazineyi biz nasıl bulacağiz?...
– Sevgili oğullarım! Siz benim gibi ihtiyar ve güçsüz değilsiniz. Gençsiniz, gücünüz kuvvetiniz yerinde. Üstelik beş kişisiniz. Vargücünüzle çalışirsanız, mutlaka bulursunuz. Tarlamızın her tarafini iyice kazın, araştırın, toprağın altını üstüne getirin. Taşlık ve kayalık yerleri bile kazın. Ben inaniyorum ki o büyük hazineyi mutlaka siz bulacak51111......
İhtiyar adam, bu sözlerisöyledikten birkaç gün sonra hayata gözlerini yummuş.
Babalarını mezara defneder etmez çocuklar, tarlayı kazmaya başlamışlar.Hemen hemen tarlanın her tarafını kazmışlar. Ancak bir türlü hazineyi bulamamışlar. Fakat, zengin olma hayali ile koca tarlanın tamamını kazmışlar. Toprağın altını üstüne getirmişler.
Sonuçta defineyi bulamamışlar. Ama, o sene tarlada öyle bir buğday yetişmiş ki, ambarlar dolup taşmış. İhtiyar adamın çocukları da çok para kazanıp, epey zengin olmuşlar.
Ağabeyleri, bir akşam kardeşlerini toplamış ve babalarının çok çalışmaları için böyle bir planyaptığını söylemiş.
O günden sonra beş kardeşin beşi de tembellikten kurtulmuş ve köyün zenginlerinden olmuş, lar...


KAZ YOLLASAM YOLAR MISIN? MASALI

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, Kalbur saman içinde, Pireler berberiken Eski hamam içinde... Anam düştü eşikten, Babam düştü beşikten. Anam kaptı maşayı, Babam döndü köşeyi...
İşte o zamanlar birpadişah varmış. Padişah, günlerden bir gün kıyafetini değiştirmiş, saraydan dışarı çıkarak gezmeye başlamış.
Vezirini de yanına alan padişah, saraydan epey uzaklaşmış. Yolu bir köye düşmüş. Köyün kenarındaki küçük bir evin önünde, genç bir kızın örgü ördüğünü görmüş. Padişah, kıza:
– Kolay gelsin kızım, demiş.
Kız, padişah olduğunu bilmediği adama:
– Sağ olun efendim, diye karşılık vermiş.
Padişah ile kız bahçede ayak üstü konuşmaya başlamışlar. Padişah, kıza sormuş:
– Baban evde değil mi?
Kız cevap vermiş:
– Değil efendim.
Bu sefer padişah:
– Nereye gitti? Diye sormuş.
Kız, padişaha ilginç bir cevap vermiş:
– Azı çok yapmaya gitti.
Padişahın ilginç soruları, kızın ilginç cevapları sürmüş gitmiş...
— Annen nerede? Diye sormuş. Kız, bu soruya da ilginç bir karşılık vermiş: – O da biri iki yapmaya gitti. – Eviniz çok güzel, ama maalesef bacası eğri yapılmış.

– Olsun, dumanı doğru çıkıyorya. Padişah son olarak: – Sen akıllı bir kıza benziyorsun. Sana besili bir kaz yollasam tüylerini yolabilir misin? Kız, başını sallamış:

– Hiç yolmaz olur muyum!... Padişah, kızın verdiği cevaplardan çok memnun olmuş. – Haydi hoşçakal, diyerek oradan ayrılmış. Akşam üzeri saraya döndükleri zaman padişah, yanındaki vezirine:
– Köylü kızı ile konuştuklarımızın anlamlarını çıkarabilirsen çıkarırsın, yoksa seni en ağır bir şekilde cezalandırırım, buyurmuş.
Padişahın veziri de pek akıllı kimse değilmiş hani. Etekleri tutuşmuş, elleri ayakları titremeye başlamış:
- Aman efendim! Bennereden bileyim?Hiç olmazsa üç gün izinYorin. O zamana kadar ko,’ "ootuklarınızın anlamlanae,öğrenirim, diyepadişahayalvarmayabaşlamış.
Gece-gündüzkonuşulanlarınanlamlarını düşünmeye başlayanYozir, ilk iki gün bir tuaeişin içindençıkamamış.Üçüncügünün sabahina kadar işin içindençıkamayınca daköylü kızın evinekoşmuş:
- Sevgili kızımıGeçen gün seninlekonuşan kimse padişahefendimizdi. Ben deOnun Veziriyim.Padişahımız,Saraya dönünce seniniekonuştuklarımızın anlamlaná,oordu. İki gün boyun), düşündüm, bir anlan,çıkaramadım.Eğer akşama
Ne olursun, yardımc, sida padişahımızadoğru
cevabı vereyim.Başım derttenkurtulsun,demiş. Heyecanlanankız, heyecanını bellietmeden: - Konuştuklarımızınanlamını söylerimsöyle
mesine de, her biriiçin elli altınisterim, diye kar. şılık vermiş.
Vezir, içinde elli altınolan keseyi kızauzatmış, Parayı alan kız,Padişahla konuştukların,anlamlarınıaçıklamayabaşlamış:
27
- “Azi çokyapmaya gitti” demeklebabamın siftçi olduğunu vėtarlaya gittiğinisöylemek iste.
Kızı iyicedinleyen vezir:
- Padişahın “Bacan,oğri” sözüne “duman, doğru çıkarodiye karşılık vērdin.Bununla ne demek istedin?Diye sormuş.
Kız:
- Söylerim, ama elsaltın dahaisterim,demiş.
Vezir, içinde elli altınolan bir keseyi daha kıza "Zatmış, Parayı alanköylü kızı, bu sốzede şöyle bir açıklamagetirmiş:
- Efendim, benimgözlerimde şaşılık varPadişahımız “Bacanızeğri” sözüyle bunúsöylemek istedi. Ben de ona“Dumanidoğru çıkaro,yani iyi görürüm dedim.
Vezir,neşelenmeyebaşlamıştır.Çünkü cani kurtulmak üzeredir.
- Peki, padişahımız“Besili bir kazyollasam yo
labilir misin?” diye sordu; sen de “Hiç yolmaz olur muyum?” diye karşılık verdin. Bunlar ne demek oluyor?
Kız yine:
– Elli altın daha.... demiş.
Vezir, içinde elli altın olan üçüncü keseyi de kiza vermiş.
Kız, bu konuşmaları gülerek açıklamış:
– Padişahımız senin gibi bir adamı bana gönderdi. Ben de güzelce senin paralarını aldım. Kaz sizsiniz; paralar da tüyleriniz; ben de sizi yolan, yani paralarınızı alan kişiyim...
Koskoca vezir; canını kurtardığına mı sevinsin, altınlarına mı üzülsün?
Ama o, çok sevinmiş. Çünkü akıllı köylü kızı sayesinde canını kurtarmış...


ASLANA DERS VEREN ODUNCU MASALI


Var varanın, sür sürenin
Destursuz bağa girenin
Sopa yemesi çok olur...
O yalan, bu yalan
Fili yuttu bir yılan,
Heybenin gözünden ineğin danası düştü,

Eşeğe binip, deveyi kucağına alan ağalar; bu da mı yalan?...
Çok eski zamanlarda bir oduncu varmış. Geçimini kurumuş ağaçları keserek odunculuk yapmakla sağlayan bu adam, bir gün baltasını eline almış, ormana odun kesmeye gitmiş. Ormandaki kurumaya yüz tutmuş, en yaşlı ağacı kesmeye başlamış.
Bu sırada ormanların kralı aslan, oradan geçiyormuş. Oduncuyu görünce, ona şöyle seslenmiş:
– Senin yapmaya çalıştığın işe aklım şaşıyor!... Oduncu: - Ey aslan! Neden böyle söylüyorsun?

- Neden olacak, şu kesmeye çalıştığın ağacı ben bile deviremem. Benim gücümün bile yetmeyeceği şu koskoca ağacı sen nasıl keseceksin? Oduncu, kendine güveniyormuş. Aslanın bu sözleri üzerine: – Sen kendini güçlü mü zannediyorsun. Oysa ben, senden daha güçlüyüm, demiş. Aslan, oduncuya güreşme teklifinde bulunmuş. Oduncu, hiç korkmadan aslanın teklifini kabul etmiş. Güreşe başlar başlamaz aslan, öyle bir kükremiş ki, koca koca ağaçlar yere devrilmiş.
Oduncu, çok korkmuş ama, sözden dönmek olmazmış. Aslanla güreşe tutuşmuş. Fakat, pabucun çok pahalı olduğunu anlamış. Aslana:

- Ey kral! Gücümün yarısını biraz önce uyuduğum ırmağın kenarında unutmuşum, hemen alıp geleyim, demiş. Oduncu gitmiş, bir yerde biraz dinlenerek geri dönmüş. Güreşe yeniden başlamışlar. Aslan karşısında iyice yorulan oduncu, bu sefer çok susadığını söyleyerek izin istemiş. Yine bir yere varmış, bir süre dinlenerek geri dönmüş.

Aslan, kuyruğunu adamın yüzüne çarpmış. Zavallı oduncu, kuru bir yaprak gibi havada savrulmuş. Aslan, pençesini boğazına geçireceği vakit, oduncu:

- Gücümün büyük kısmını evde unutmuşum, hemen alıp geleyim, demiş. Aslan, oduncuya izin vermiş: - Haydi git ve gücünü al gel. Ben, burada seni bekliyorum. Oduncu:

- Ama ben gidince, buradanayrılırsın diye endişe ediyorum, demiş. Aslan:

– Gevezeliği bırak. Hemen evegit ve gücünü al gel.
Giảemem. Ben, sana güvenemiyorum. – Ne yapmamı istiyorsun?
– seni şu ağaca bağlamak istiyorum,gelince ipini çözerim. Aslan: – Yaptığın bu teklif, gururumadokunuyor. Fakat, sendençekinmediğimigöstermek içinteklifini kabul ediyorum. Haydibeni ağaca bağla. oduncu, aslanı hemen yakındakibüyük bir ağacın gövdesinebağlamış. Sonra da elinealdığı koca bir sopa ile aslana vurmayabaşlamış. Uğradığı bu hile veyediği dayakkarşısında şaşkına düşen ormanlar kralıaslan:
- Ey insanoğlu! Ya beni hemenöldür, ya da aae, hai ģerbest bırak. Ama gururumla assaoynama!
Çünkü ben, buna dayanamam.Anlaşıldı, sen güç, sistin. Senin güçlü olduğunukabul ediyorum.

,
33
sen, kol gücünle değil akılgücünle beni yendin.
Fakat oduncu, sopayı hırsla vurmayodevam ediyormuş.
Bu sırada bir kaplan, aslana:
– Vah, vah, çok yazık. Sen,bu durumlara düşecek biri miydin?Demiş.
Aslan, kaplanın sözlerinebilgece karşılık vermiş:
|- sakan ola ki insanoğlunun tuzağınadüşme! Çünkü onun aklı,hepimize haddinibildirecek kadar güçlüdür.
Aslanı iyice döverekkendinden korkutan oduncu, sonunda aslana acımış ooiplerini çözüp serbest bırakmış.
Kaplan ve aslan,ormandaki sık ağaçların arasında kaybolmuşlar...

ANNE KADIN İLE TİLKİ MASALI

Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Zaman zaman içinde, Kalbur saman içinde, Cinler cirit oynarken Eski hamam içinde... Üşüdüm üşüdüm, Daldan elma düşürdüm. Elmamı yediler, Bana cüce dediler.
Cücelikten çıktım, Ablama gittim. Ablam hasta, Çorbası tasta. Ablam pilav pişirmiş, Sanırsınız pasta--
- Diyeceğim; birzamanlar, ihtiyar birkadın varmış. Çevresinde«Anne kadın” olarak taninoobu kaảıncağızın bir kızı vasooGünü gelmiş,biricik kızını başka bir köyegelingöndermiş. Anne kadın, zaman Zamookızını görmeye gio dermiş. Giderken debirkaç keçisininsütünden çıkardığı yağı birçömleğe koyar,kızına götürür: müş. Günlerden bir gün yineçömleğe yağ koymuş, ağzını kapatmış. Çömleği elinealmış ve ağıraks ormanın kenarındangeçerken,
rastlamış. Kurnaz tilki, anne kadınaseslenmiş:
– Anne kadın, nereyo,kimin yanına gidiyos

ak yola düşmüş. kurnaz tilkiye
Anne kadın:

- Bilmez misin? Komşu köye kızımı gelin ettim. Onu görmeye gidiyorum, demiş.
Tilki:
– Senin başka çocuğun yok mu?
Anne kadın cevap vermiş:
– Yok.
Tilki, bıyık altından gülümsemiş:
- Öyleyse beni evlat al. Sana çok faydam dokuT111T.
- Neden olmasın? Zaten evimde yalnız yaşıyorum. Benim işlerimde de yardımcı olursun.
Bu sözleri duyan tilki, sevincinden hoplayıp zıplamaya başlamış.
- Anneciğim, verde elindeki çömleği ben taşıyayım; sen yorulma, demiş.
Anne kadın:
- Ama ben de senin yorulmanı istemem. Daha sen küçüksün, diyerek çömleği tilkinin taşımasına razı olmamış,
Fakat tilkinin ısrarlarına dayanamayıp, çömleği tilkinin eline vermiş ve:
– Oğlum, sen önüm sıra yürü. Arkamda kalma, demiş. Tilki, dürüstlüğünü ve saygıda kusur etmediğini göstermek istemiş:
–Anneciğim, sana olan saygımdan dolayı senin önünde yürüyemem. Ben, senin ardın sıra geleceğim. Anne kadın önde, tilki arkada yola devam etmişler. Yola devam etmişler ama tilki, çömlekteki yağı, anne kadına fark ettirmeden parmak parmak yemeye başlamış. Eve yaklaştıklarında çömlekteki yağı tüketmiş. Çömleğin içine de toprak doldurmuş. Evin kapısına geldiğinde çömleği, anne kadının eline teslim etmiş.

–Anneciğim, sen kız kardeşimin evine gir; ben az sonra geliyorum, demiş. Anne kadın, kızının kapısını çalmış. İçeri girmiş, kızıyla hoş-beş etmiş. Bu arada kız, annesinin getirdiği çömleği açmış, Açar açmaz da şaşırmış:
— Anne! Bu toprak da neyin nesi oluyor? Demiş. Anne kadın:
- Sen ne toprağından bahsediyorsun kızım, karşılığını vermiş.
- Anne, istersen bak, getirdiğin çömleğin içi toprak dolu.
Anne kadın, çömleğin içindeki toprağı görünCċ:
- Bunu yapsa yapsa bana evlat olmak isteyen kurnaz tilki yapmıştır. Beni nasıl da aldattı.Şimdi de biz, ona öyle bir tuzak hazırlayalım ki,iyi bir ders olsun.
Kurnaz tilki, anne kadının kızıyla konuştuklarını bacadan dinliyormuş. Neşeli bir kahkaha atmış ve:
- Asıl sana ders olsun, herkesegüvenmemeyi öğrenmelisin. Yağını nasıl da yaladim yuttum, demiş.
Anne kadın, öfkeyle tilkiye seslenmiş:
- Ben, sana öyle bir tuzak hazırlayacağım ki, bunu ömrün boyunca unutmayacaksın.
Anne kadın, kızının razı olmamasınarağmen tilkiye tuzak kurmak için hazırlıklara başlamış. Kı. zından kendisine zift bulmasını söylemiş. Kız, zif. ti bulmuş.
39
Anne kadın, zifti bacanın etrafina yapıştırmış. Aşağı inip ocaktaki odunları tutuşturmuş. Zift iyice crımış... Bu sırada yatsı vakti olmuş, Kurnaz tilki yeniden gelmiş, Anne kadın ve kızı ile dalga geçmek için kuyruğunu bacadan sallamış. Sen misin onu sallayan? Tilkinin uzun kuyruğu bacanın kenarındaki zifte yapışıvermesin mi? Tilki, kuyruğunu kurtarmaya çalışmış. Çekmiş, çekmiş. Kuyruk kopmuş, Kurnaz tilki kuyruksuz kalmış. Cani yanmış, bağırmış. Sonra da bacanın yanından kaçıp gitmiş. Anne kadın ve kızı, tilkinin kuyruğunun koptuğunu anlamışlar. Kuyruğu alıp eve getirmişler. Gece yarısına doğru tilki yine bacanın kenarına gelmiş:
— Anne kadın, yaptıklarımdan dolayı pişman oldum. Ne olursun kuyruğumu geri ver. Bir daha böyle şeyler yapmayacağım, demiş. Anne kadın, aşağıdan seslenmiş:
– Sen önce yediğin yağımı getir. Kurnaz tilki, bakmış pabuç pahalı. Hemen bir keçiye gitmiş.
– Keçi kardeş, ne olursun bana süt ver. Sütü yogurtçalayım, yoğurdu ayran yapayım, ayrandan yağ çıkarayım. Çıkardığım yağı da anne kadına götürüp vereyim ve kuyruğumu geri alayim, demiş.
Keçi, tilkinin bu isteğine:
– Bana çalı getir, o zaman sana süt veririm, diye karşılık vermiş.
Bunun üzerine tilki, dut ağacına varmış:
– Dut ağacı, dut ağacı... Bana yaprak ver, yaprağı keçiye götüreyim, keçi bana süt versin, sütü yoğurt, yoğurdu ayran yapayım. Ayrandan yağ çıkarayim.Çıkardığım yağı anne kadına götürüp vereyim ve kuyruğumu geri alayım, demiş. Dut ağacı, tilkinin bu isteğine: – O zaman, su getir ve dibime dök, diye karşılık vermiş. Bu sözler üzerine tilki, çeşmeye gitmiş.
– Çeşme, güzel çeşme... Bana su ver. Suyu dut ağacına götüreyim, o bana yaprak versin, yaprağı keçiye götüreyim, keçi bana süt versin, sütü yoğurt, yoğurdu ayran yapayım. Ayrandan yağ çıkarayım. Çıkardığım yağı anne kadına götürüp vere
yim ve kuyruğumu geri alayim,demiş.
Çeşme:
– Öyleyse köyün kızlarını getir,etrafımda oynasınlar ó zaman sana su veririm, diye karşılık vermiş.
Tilki, köyün kızlarına gitmiş;
- Güzel köyün, güzel kızları... Hepberaber gelip çeşmenin başında oynayın,Çeşme bana su versin. Suyu dut ağacına götüreyim, obana yaprak versin, yaprağı keçiye götüreyim, keçibana süt versin, sütü yoğurt, yoğurdu ayran yapayım.Ayrandan yağ çıkarayım. Çıkardığımyağı anne kadina götürüp vereyim vekuyruğumu geri alayım, demiş.
Kızlar:
- Ama senin bize yumurta getirmen gerekir, diye karşılık vermişler tilkiye.
İyice yorgun düşen tilki, tavuklara koşmuş;
– A benim canlarım, tavuk kardeşlerim! Bana yumurta verin, yumurtaları kızlaragötüreyim. Kızlar çeşmenin başında oynasınlar. Çeşmebana su versin, suyu dut ağacına götüreyim, o bana yaprak versin, yaprağı keçiyegötüreyim, keçi bana




Share this article :

Yorum Gönder

 
Gora İzle | İletişim | Sitemap
Destek : Cem Yılmaz Filmleri | Telif VB... Telif Hakkı © 2013. cem yılmaz filmleri - Tüm Hakkları Saklıdır.. Sitemizde yer alan tüm videolar, kaynak kodları ile video paylaşım sitelerinden alınmaktadır. Telif hakları sorumluluğu bu sitelere aittir videoların hiç biri sunucularımızda yüklü değildir. Hak sahiplerinin iletişim adresimizden talep etmesi halinde UYAR-KALDIR yöntemi işletilerek, istenen içerik iki iş günü içerisinde siteden kaldırılır.