| Telif Hakları | Cem Yılmaz | Erotik Hikayeler | MP3 İndir Romanya'nın 1. Dünya Savaşına Katılması | Açık bilgi paylsım alanı

Romanya'nın 1. Dünya Savaşına Katılması

Romanya 1883 yılında Üçlü İttifaka katılmakla beraber, Avusturya
Sırbistan'a savaş ilan ettiği zaman Avusturya'nın arkasından
gitmedi. Çünkü, Üçlü İttifak savunma esasına dayanıyordu; halbuki
savaşı Avusturya açmakla saldırgan duruma girmişti. Bundan ötürü
savaş karşısında Romanya tarafsızlığını ilan etti.
Gerçekte Romanya'nın davranışı da İtalya ve Bulgaristan'dan
farklı değildi. Diğerleri gibi o da, kendisine en fazla toprak tavizi
verecek tarafı kollamaktaydı. Romanya'nın toprak isteklerinin başında,
Avusturya'dan, ahalisini Romenlerin teşkil ettlği Transilvanya,
Banat ve Bukovina ile Rusya'dan Besarabya geliyordu.
1915 yılından itibaren Romanya Rusya'nın baskısına uğradı.
Rusya, Avusturyaya karşı Balkanlarda daha üstün duruma geçmek
için Romanyayı kendi yanında savaşa sokmak istedi. Çanakkale'nin
Müttefikler tarafından açılması teşebbüsü sırasında bu baskı daha
da ağırlaştı. Bununla beraber, Romen-Rus görüşmelerinde Romanya
mukavemet gösterdi ve Çanakkale savaşlarının sonunu beklemeye
karar verdi. Çünkü Boğazlar açılacak olursa, Romanya, savaşa
girmesi için gerekli silah ve cephaneyi Müttefiklerden daha
kolaylıkla sağlıyabilirdi.
Romanya'nın bu durumu 1916 Haziranına kadar sürdü. Bu tarihte
Rusya'nın Doğu Cephesinde taarruza geçmesi ve bütün Bukovina
ile Galiçya'nın bir kısmını ele geçirmesi, Romanyayı etkiledi.
Bu sırada Batı cephesinde de Müttefikler Somme cephesinde geniş
bir taarruza kalkmışlardı. Genel durum Müttefiklerin lehine idi. Şimdi
Fransa da Romanya üzerinde baskıya başlamıştı.
Romanya'nın İtilaf devletlerine eğilim göstermesi Merkezi Devletlerin
gözünden kaçmadı. Fakat, Romanyaya taviz vermek hususunda
enerjik davranacakları yerde, onu tehdit etmek suretiyle İtilafa
katılmaktan alıkoymaya çalıştılar. Avusturya'nın Bükreş'teki elçisi
Romen başbakanına "Ölmüş olduğu sanılan aslan, bir pençe darbesiyle
Romanyayı da ikinci bir Sırbistan yapabilir", dediyse de,
bu tehdit Romanya'nın durumunu değiştirmedi ve Romanya, Rusya
ve Fransa ile savaşa katılmanın şartları konusunda görüşmelere başladı.
Bu görüşmeler 17 Ağustos 1916 da Romanya ile İtilaf Devletleri
arasında bir antlaşmanın imzası ile sonuçlandı. Buna göre Transilvanya,
Bukovina ve Banat Romanyaya verilecek ve bu toprakların
ele geçirilmesinde Müttefik kuvvetleri de Romanyaya yardım edecekti.
Yani Romanya bu toprakları Avusturya'dan kendi gücü ile alamıyacağını
görmüştü.
Bu anlaşma üzerine Romanya 28 Ağustos 1916 da İtilaf Devletleri
tarafında savaşa katıldı. Hemen Transilvanyayı ele geçirmek
için harekete geçmesi, Avusturyayı çok güç durumda bıraktıysa da,
Bulgaristan'ın da güneyden Romanyaya karşı taarruza geçmesi ve
1917 yılı başlarında Rusya'da ihtilalin patlaması ve Rus ordusunun
bozulması Romanyayı güç durumda bırakmıştır. Bu sebeple 1917 ilkbaharında
Romanya mütareke imzalamaya mecbur kalmışsa da, Müttefiklerin
zaferi kazanması Romanyayı kurtardı.
C) Anadolu'nun Paylaşılması
İstanbul ve Boğazların Rusyaya verilmesi, İtilaf Devletlerinin
Osmanlı İmpaıratorluğu üzerindeki ihtiraslarını kamçıladı ve bir takım
paylaşma anlaşmalarının ortaya çıkmasına sebep oldu. İtilaf
Devletleri Osmanlı İmparatorluğunun sonunu görmüşler ve daha savaş
sona ermeden bu İmparatorluğun topraklarını paylaşmayı düzenleme
yoluna gitmişlerdir.
Kağıt üzerinde de olsa, Rusya'nın İstanbul ve Boğazları almış
olması, kendi hissesini elde etme bakımından Fransayı da harekete
geçirdi ve Rusya ile yapılan anlaşmadan sonra Fransa İngiltereye
başvurup, Osmanlı İmparatorluğunun Anadolu toprakları hakkında
da bir anlaşma yapılmasını istedi. İngiltere, bu konuda Fransa'nın
ilk önce Rusya ile anlaşması gerektiği cevabını verdi. Gerçekten
Fransa 1915 yılının ilkbahar ve yaz aylarında Rusya ile görüşmelerde
bulundu ve Rusya, Suriye ile Adana bölgesinin Fransaya verilmesini
prensip olarak kabul etti.
1915 yılı sonlarında iki yeni faktörün ortaya çıkması, Anadolu'nun
paylaşılması konusundaki anlaşmanın yapılmasını hızlandırdı.
Bu faktörlerin birincisi Rusyaya aittir. Çanakkale savaşlarının
başarısızlığı Rusya'da bir hoşnutsuzluk uyandırdı. Rusya Doğu Anadolu'dan
toprak elde etmek suretiyle, Rus halkındaki hoşnutsuzluğu gidermek
istedi. İkinci faktör Fransaya aittir. 1915 yazından itibaren

İngiltere Araplarla anlaşarak Orta Doğuya yerleşmek için faaliyete
geçmiş ve Araplarla görüşmelere başlamıştı. Gizli yürütülen bu görüşmelerden
İngiltere son haftada Fransayı da haberdar edince,
Fransa'nın çok canı sıkıldı ve o da Suriye ve Adana üzerinde ısrar
etti.
Bu şekilde 1915 yılı sonbaharından itibaren, bir yandan İngiltere
ile Fransa, bir yandan da İngiltere, Fransa ve Rusya arasında
görüşmeler başladı. İngiltere, Fransa ve Rusya arasındaki üçlü görüşmelerin
esas konusu Anadolu idi. Bu görüşmeler 26 Nisan 1916
da bir anlaşma ile sonuçlandı. Bu anlaşma ile:
Rusya, bağımsız bir Arap devleti veya Arap devletleri federasyonu
kurulmasını ve Suriye, Adana ve Mezopotamya'nın İngiltere ile
Fransa arasında paylaşılmasını kabul ediyordu. Buna karşılık, Erzurum,
Van, Bitlis vilayetleri ile, Van'ın güneyinde Fırat, Muş ve Siirt
vilayetleri arasında kalan toprakları ve Trabzon'un batısında sonradan
tesbit edilecek bir noktaya kadar Karadeniz kıyılarını Rusya alıyordu.
Fransa, Aladağ, Kayseri, Akdağ, Yıldızdağ, Zara, Eğin ve Harput
arasında bulunan Anadolu topraklarını alacaktı. Alınan toprakların
kesin sınırları sonradan tesbit edilecekti.
Ç) Orta Doğu'nun Paylaşılması
Savaşın çıktığı ilk günlerden itibaren İngiltere, Osmanlı Devletinin
Merkezi Devletlere eğilim gösterdiğini farkedince, Osmanlı
Devletini arkadan vurmak için bütün Arap alemini Osmanlı Devletine
karşı ayaklandırmak istemiş ve bunun için de Mekke Şerifi Hüseyin
ile temasa geçmişti. Şerif Hüseyin'in Hicaz'ın bağımsızlığını
ilan etmek istemesi ve Hilafet'in de Padişah'tan alınması hususunda
İngiltere'nin kendisine yardım etmesini şart koşması üzerine İngiltere
işin üstüne düşmekten vazgeçti. Bunun üzerine Hüseyin Osmanlı
Devletine başvurup, Hicaz Emirliğinin babadan oğula geçmek
üzere kendisine verilmesini istediyse de bu isteği kabul edilmedi.
Osmanlı Devleti de savaşa katıldıktan sonra ve savaş gün geçtikçe
şiddetlenince, İngiltere Şerif Hüseyin ile anlaşmak için çabalarını
arttırdı. Hüseyin, bütün Arap yarımadası ile bütün Suriyeyi ve
Irak'ı içine alacak bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin
geçirilmesini istedi. 1915 yılı içinde yapılan uzun müzakerelerden
sonra, İngiltere ile Hüseyin arasında 1916 Ocak ayında bir
anlaşmaya varıldı. Lübnan hariç, İngiltere Hüseyin'in isteklerini
kabul etti.
İngiltere Hüseyin ile yaptığı bu müzakerelerden Fransayı ancak
1915 Kasımında haberdar etti. Bunun üzerine Fransa Orta Doğuyu
da paylaşma meselesi üzerinde ısrarla durdu ve sonunda, İngiltere
ile Fransa arasında 9 ve 16 Mayıs 1916 da, teati edilen notalarla bir
anlaşmaya ulaşıldı. Bu anlaşmaya göre:
Suriye'nin Akka'dan itibaren kuzeye doğru bütün kıyı bölgesi
(Beyrut dahil), Adana ve Mersin bölgeleri Fransa'nın olacaktı.
Bağdat-Basra arasındaki Dicle ve Fırat bölgesi de İngiltere'nin
olacaktı. Geri kalan topraklarda bir Arap devleti veya Arap devletleri
federasyonu kurulacaktı. Mamafih bu Arap devleti, Akka-Kerkük çizgisinin
kuzey kısmı Fransız nüfuz alanı, güney kısmı da İngiliz nüfuz alanı
olarak nüfuz alanlarına ayrıldı. Ayrıca İskenderun serbest liman ve
Filistin de milletlerarası bölge oluyordu.
Bağımsız Arap devletinin nüfuz alanı olması ve Suriye'nin kıyı
bölgelerinin Fransaya verilmesiyle İngiltere Şerif Hüseyine karşı iki
yüzlü bir oyun oynamış oluyordu.
İngiltere ile Fransa arasında yapılan anlaşmanın müzakerelerini
Fransa adına Georges Picot ve İngiltere adına da Sir Mark Sykes
yürüttüğü için, bu anlaşmaya Sykes-Picot Anlaşması da denir.
İngiltere'nin Şerif Hüseyin'e oynadığı oyun bu kadarla da kalmadı.
Bir yandan da Necd Emiri İbni Suud ile de görüşmelere girişmişti.
Bu görüşmeler sonunda İbni Suud ile İngiltere arasında Aralık
1915 de bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile İngiltere, Necd
toprakları ve Basra körfezinin güney kıyılarında (Kuveyt hariç) İbni
Suud'un bağımsızlık ve egemenliğini tanıdı. Halbuki bu topraklar üzerinde
İngiltere Şerif Hüseyin'in egemenliğinl tanımıştı.
İngiltere ile anlaştıktan sonra İbni Suud Osmanlı Devletine savaş
ilan etmedi. Lakin Basra körfezinde İngiltereyi rahat bıraktığı
için, İngiltere'nin Irak'daki muharebelerini çok kolaylaştırmış oldu.
Şerif Hüseyin'e gelince, o 1916 Haziranında Osmanlı Devletine
savaş ilan etti. 1916 Ekiminde de kendisini Arabistan Kralı ilan
etti ki, İngiltere bunu hemen tanıdı.
1917 yılında Bolşevik İhtilali ile Çarlığın yıkılması ve Bolşeviklerin,
Çarlık diplomasisinin bütün gizli vesikalarını açığa vurması,
Araplar için soğuk bir duş oldu ve İngiltere'nin oyunlarını bütün
çıplaklığı ile gördüler.
4
1917 Yılı
A) Cephe Durumları
Batı Cephesi: Marne muharebelerindenberi bir yıpratma savaşı
şeklinde devam eden Batı cephesi, bu karakteristiğini 1917 yılında
da muhafaza etmiş ve durumda büyük bir değişiklik meydana gelmemiştir.
Müttefikler Alman cephesini yarmak için 1917 Nisanında
Arras-Lens kesiminde 40 kilometrelik bir cephede taarruzda bulundularsa
da, istediklerini elde edemediler. Bundan sonra, Hazirandan
Ekime kadar İngilizler ve Fransızlar birçok münferid taarruzlar yaptılarsa
da yine bir sonuç alamadılar.
Doğu Cephesi: Rusya'da Bolşeviklerin Şubat (Mart) ve Ekim
(Kasım) ihtilalleri Doğu cephesinde Rus kuvvetlerinin durumunu adamakıllı
sarstı. Cephedeki askeri birlikler içinde karışıklık ve düzensizlik
başgösterdi. Asker bir an önce evine dönmek istiyordu. Çünkü
Bolşevikler mütemadiyen barış propagandası yapıyordu. Şubat
ihtilaline rağmen Rusya savaşa devama karar verdi ve hatta Geçici
Hükümetin Harbiye Bakanı Alexandre Kerensky Temmuz ayında
Rus kuvvetlerini taarruza geçirdi. Taarruz iki hafta kadar devam
etti, fakat askerin savaşmak istememesi ve ihtiyarların da savaşa
gitmek istememeleri üzerine taarruz durdu. Bunun üzerine Alman
kuvvetleri bir karşı taarruza kalktılar. On gün sonra Galiçya Ruslardan
temizlendi ve Ruslar, 47.000'i esir olmak üzere 160.000 kişi
kaybettiler. Almanlar kuzeyde de harekete geçerek Eylülde Riga'yı
ele geçirdiler.
İtalya Cephesi: Mayıs ayında İtalyanların yaptığı mahalli çaptaki
hücumlarda başarı elde edildi ve Avusturya kuvvetleri bazı kayıplar
verdiler. Bu durum Avusturya'nın moralini bozdu. Avusturya
şimdi barış için Müttefiklerle temas aramaya başlamıştı. Bu sebeple,
Almanlar İtalya cephesine kuvvet göndermek zorunda kaldılar.
Almanya'dan yardım alan Avusturya, Ekim ayında Caporetto'da İtalyanlara
karşı büyük bir taarruza girişti. Taarruzun başlamasından
24 saat sonra Caporetto'da İtalyan cephesinde gedik açıldı ve İtalyanlar
geri çekildikleri gibi ağır kayıplara uğradılar. Avusturyalılar
293.000 esir ve 3.000 top ele geçirmişti. İtalyanların Piave nehrinde
savunma kurmaya muvaffak olmaları üzerine, bir kısım toprağı ele
geçiren Avusturya taarruzu Kasım ayında durdurdu.
Kanal Cephesi: 1917 yılında, bu cephenin önemli savaşları Gazze'de
olmuştur. İngilizler, Gazze'de kurulmuş bulunan Türk savunmasını
kırmak için Mart ve Nisan aylarında iki teşebbüs yaptılarsa
da sonuç alamadılar. Bunun üzerine iyice hazırlandıktan sonra, Ekim
sonlarında üçüncü bir taarruzda bulundular. 191.000 kişilik İngiliz
kuvvetine karşı 40.000 Türk askeri çarpışıyordu. On günlük bir savaştan
sonra Kasım başında İngilizler Gazze'ye girdiler. İlerlemelerine
devam ederek Aralık ayında da Kudüs'ü düşürdüler.
Irak Cephesi: 1916 Nisanındaki Kut hezimetinden sonra İngilizler
iyice hazırlanmaya başlamışlardı. Bu uzun hazırlıklardan sonra
1917 Şubatında Kut'dan yukarı doğru, ilerlemeye başladılar ve Türk
kuvvetleri Bağdat'ı savunmak için geri çekildi. Mart ayında yapılan
Bağdat muharebelerinde İngilizler üstün geldiler ve Bağdat'a girdiler.
Bundan sonra, 1918 yazına kadar Irak cephesinde önemli bir gelişme
olmadı.
Kafkas Cephesi: Rusya'daki Şubat İhtilali Rusların Kafkas cephesindeki
durumunu da adamakıllı sarstı. Lakin bu cephedeki Türk
kuvvetlerinin daha önceki muharebelerde zayıflamış olması, bir kısım
kuvvetlerin Irak ve Filistin cephelerine gönderilmiş bulunması
ve nihayet tifüs salgını dolayısiyle, Türk kuvvetleri bu durumdan
faydalanıp taarruza geçemediler. Ancak Muş ve Bitlis'i alabildiler.
Aralık ayında da Rusya ile Osmanlı Devleti arasında mütareke yapıldı.
Share this article :

Yorum Gönder

 
Gora İzle | İletişim | Sitemap
Destek : Cem Yılmaz Filmleri | Telif VB... Telif Hakkı © 2013. cem yılmaz filmleri - Tüm Hakkları Saklıdır.. Sitemizde yer alan tüm videolar, kaynak kodları ile video paylaşım sitelerinden alınmaktadır. Telif hakları sorumluluğu bu sitelere aittir videoların hiç biri sunucularımızda yüklü değildir. Hak sahiplerinin iletişim adresimizden talep etmesi halinde UYAR-KALDIR yöntemi işletilerek, istenen içerik iki iş günü içerisinde siteden kaldırılır.