| Telif Hakları | Cem Yılmaz | Erotik Hikayeler | MP3 İndir Uzak Doğu'da Sömürge Hareketleri | Açık bilgi paylsım alanı

Uzak Doğu'da Sömürge Hareketleri

Uzak Doğu'da Sömürge Hareketleri Uzak Doğu'da Batılıların sömürgecilik faaliyetleri bilhassa iki
alanda cereyan etmiştir: Güney-Doğu Asya ve Çin. Fakat Çini sömürgeleştirme
ve kontrol altına alma çabaları, Avrupa diplomasisine
en fazla tesir eden bir unsur olmuştur.
A) Güney-Doğu Asyadaki Mücadele
19'uncu yüzyılın ikinci yarısında Güney-Doğu Asya'daki mücadele
esas itibariyle İngiltere ile Fransa arasında cereyan etmiş ve bu mücadelede
de Hindistan başrolü oynamıştır.
İngiltere 1756-63 Yedi Yıl Savaşları sonunda Fransanın elinden
Hindistanı almaya muvaffak olmuştu. Bundan sonra da Hindistan
İngilterenin dış polltikasında ağırlıklı bir unsur haline gelmiştir. Zira
İngiliz ekonomisi için çok ehemmiyetli idi.
19'uncu yüzyılın ortalarına gelinceye kadar Hindistana doğrudan doğruya
bir tehlike yönelmemiştir. Fakat 1854-56 Kırım Savaşında Rusyanın
yenilip, faaliyetlerini Avrupadan Sibirya ve Orta Asyaya naklederek
buraları sömürgeleştirmeye başlaması ile, Hindistan için bir
tehlike ortaya çıkmaya başlıyordu. Çünkü, Orta Asyadaki Türk devletlerini
birer birer yıkıp buraları sınırlarına katan Rusya, güneye
Hİndistan istikametine inmeye başlamıştı. Bu ise İngiltereyi korkuttu
ve Orta Asyada Rusya ile İngiltere arasında bir mücadele başladı.
Bu mücadele yarım yüzyıla yakın sürdü ve ancak 1907 İngiliz-Rus
anlaşması ile Rusyanın Afganistanın ötesine atılması ile sona erdi.
İngiltere bu anlaşma ile Hindistanın Rusyaya karşı güvenliğini
korumuş olmaktaydı.
Lakin 1880'lerden itibaren bu kere Hindistan doğudan bir tehlike
ile karşılaştı. Fransa güney-doğu Asyada yayılmaya başlamıştı.
Fransa, orta çağın din fanatizminin tesiriyle 16'ıncı yüzyılda Hindiçini
ile yakından ilgilenmiş ve bu topraklara bir takım misyonerler
göndererek buralar halkını katolik yapmaya çalışmıştı. Fakat araya
1789 Fransız İhtilalinin girmesi ve bunu takip eden gelişmeler, sonraları
Fransanın Hindiçini ile ilgilenmeslni engellemişti. Günün gelişmelerine
paralel olarak nasıl Fransa 1880'lerden itibaren Afrikada
sömürgecilik faaliyetlerini arttırmış ise, aynı zamanda tekrar Hindiçini
ile de ilgilenmeye başladı. O zamanki Hindiçini denen topraklar,
bugün Vietnam, Laos ve Kamboçya'yı ihtiva etmekte idi ve
burada Annam İmparatorluğu bulunuyordu. Fransa Annam İmparatorluğunu
kontrolu altına aldıktan sonra batı istikametinde ilerleyerekSiyam'a (bugünkü Tayland) girmeye başladı. Fransanın Siyam'a
girmesi İngiltereyi harekete geçirdi. Çünkü Fransa batıya doğru, yani
Hindistan istikametinde ilerlemekteydi. İngiltere, Hindistanın doğu
sınırlarının güvenliğini sağlamak için, Hindistanın doğusundaki Birmanyayı
işgal etti ve oradan ilerleyerek Siyam'a girmeye çalıştı. Bu
suretle iki devlet Siyam üzerinde bir mücadele ve çatışma durumuna
girdiler. İki devletin münasebetleri o derece gerginleşti ki, 1895-96
da nerdeyse ikisi arasında bir savaş çıkacaktı. Lakin Fransa burada
da bir savaşı göze alamadı ve 1896 da İngiltere ile Siyam konusunda
bir anlaşma yapmak zorunda kaldı. Bu anlaşma ile Siyam
üç bölgeye ayrıldı. Doğusu Fransız, batısı İngiliz nüfuz alanı oluyordu
ve ortada boş bir tampon bölge bulunacak ve hiç bir devlet buraya
girmeyecekti. Bu suretle İngiltere Hindistan ile Fransa arasına
böyle bir tampon bölge sokmuş ve Fransayı belirli bir mesafede
Hindistandan uzak tutmuş olmaktaydı.
B) Çin'in Batıya Açılması
Çin'in Avrupa ile teması, 13'üncü ve 14'üncü yüzyıllara kadar, yani Marco
Polo zamanına kadar gitmektedir. Avrupanın Çinle bir hayli geniş
bir ticareti vardı ve Çinin ipekli kumaşları, Uzak Doğu'nun baharatı
Avrupada çok tutulan tüketim malları idi.
Lakin Orta Çağ'dan itibaren gerek Çinin, gerek Japonyanın Avrupa
ile münasebetleri kesilmiştir. Bu iki devlet kapılarını Batıya kapamıştır
ve bu durum bilhassa 17'inci yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır.
Bunun da sebebi, Avrupa devletlerinin Çinde ve Japonyada hıristiyanlığı
yaymak için yaptıkları propaganda ve çalışmalardır. Hıristiyan
papazların Çin ve Japon halkı arasında yaptıkları din propagandası,
din konusunda en az Avrupa kadar fanatik olan bilhassa
Çinde büyük tepkiyle karşılandı. Hıristiyan papazlara (misyonerlere)
karşı duyulan bu tepki neticesi, Çin ve Japonya 17'inci yüzyıl sonlarında
kapılarını Batıya kapayıp, Avrupa ile her alandaki münasebetlerini
en asgari seviyeye indirmeye çalışmışlardır. Mesela Çin, bütün
limanlarını Avrupaya kapamış ve sadece Canton limanını Avrupa
ile ticaretine açık bırakmıştır. O da limanın tamamı değil, limanın
ancak bir kısmı Avrupadan gelen gemilere ayrılmıştı. Gemiler
mallarını buraya getirip belirli Çinli tüccarlara satarlar ve alacakları
malları da yine bu tüccarlardan alırlar, fakat hiç bir şekilde halkla
temasta bulunmazlardı.
Japonya ise Çinden daha sıkı davranmış ve tüm limanlarını Batılılara
kapamıştı. O kadar ki, bir deniz kazasından kurtulan bir yabancı
dahi, Japon kıyılarına çıktığında derhal öldürülürdü.
Fakat 19'uncu yüzyıldan itlbaren Uzak Doğu için işler değişmeye
başladı. Avrupa devletlerinin sanayileşmeye başlaması, bu ülkeler
için hammadde kaynağı ve pazar meselesini ortaya çıkardı ve bugelişme de sanayileşen Avrupa devletlerini sömürgeciliğe itti.
Avrupa ülkeleri içinde daha 18'inci yüzyılda sanayi inkılabını tamamlayan
İngiltere olmuştur. Diğer devletlerin sanayileşmeyi tamamlamaları
19'uncu yüzyılda gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, İngilterenin 1763
de Hindistanı ele geçirmesi kendisini Çine komşu yapmış oluyordu.
Bu sırada Hindistanda afyon yetişiyordu ve afyonun en iyi pazarı
da, halkın afyon içtiği, Çindi. İngiltere bu afyon ticaretinden bir hayli
para kazanmaktaydı. Lakin bir süre sonra Çin imparatorlarının afyon
içilmesini ve dolayısiyle ticaretini yasaklaması İngilterenin hoşuna
gitmedi. Hindistandan Çine kaçak afyon sokulması meselesi Çinle
İngilterenin arasını açtı ve İngiltere 1839 da Çine savaş açtı. Bu savaşa
"afyon savaşı" da denir.
Savaş üç yıl kadar sürdü ve Çin yenilerek 1842 yılında İngiltere
ile Nanking anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Çin bu anlaşma
ile, Canton limanından gayrı, beş limanını daha Avrupaya açıyordu.
İngilterenin arkasından Birleşik Amerika ve Fransa da 1844 de
Çinle imzaladıkları anlaşmalarla, İngilterenin elde ettiği ticari
hakları elde ettiler.
Çinin Avrupa devletleri tarafından sömürülmesinde rol oynayan
mühim bir faktör de, bugün de tatbik edilmekte olan bir milletlerarasıticaret sistemidir. "En ziyade müsaadeye mazhar millet muamelesi"
(Most favored nation clause) denen bu sisteme göre, bir
millet ticari münasebetlerinde herhangi bir devlete imtiyazlar tanıyacak
olursa, bundan otomatik olarak diğer devletler de yararlanmaktadır.
Tabii anlaşmalarında böyle bir prensip kabul edilmiş ise.
Avrupa devletlerinin hepsi Çinle yaptıkları anlaşmalarda, bu prensibi
Çine kabul ettirmişlerdir. Dolayısiyle, 1842'den sonra Çin ne zaman
herhangi bir devlete bir imtiyaz verse, bundan derhal bütün
öbürleri de yararlanmışlardır. Bu ise, biraz aralanmış olan kapının
sonuna kadar açılması demek olmuştur.
Çinin 1842'den itibaren Avrupanın sömürüsüne maruz kalması
ve Avrupa devletlerinin Çinin başına üşüşmeleri, Çin halkı tarafından
tepki ile karşılandı ve 1851 de Taypingler Ayaklanması denen
bir ayaklanma çıktı. Hareket Avrupa, yani yabancı düşmanlığına dayanıyordu.
Bunun için Avrupa devletleri derhal bir menfaat birliği
yaparak, Çin sularına donanmalarını gönderdiler. Bu baskı karşısında
Çin İmparatoru Taypingler ayaklanmasını bastırmakla beraber,
1858 de İngiltere ve Fransa ile imzaladığı Tien-Tsin anlaşması ile
11 limanını daha Avrupa ticaretine açmak zorunda kaldı.
İngiltere ve Fransa donanmalarını çektikten sonra Çin, Tien-Tsin
anlaşmasını savsaklamak istedi. Bunun üzerine bütün Avrupadevletleri 1860 yılında müşterek bir askeri kuvvet kurup bunu Çine
sevkettiler. Çin bu durum üzerine geriledi ve 1860 da Avrupa devletleri
ile Pekin anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Pekin anlaşması,
Çinin sadece limanlarını değil, bütün iç kısımlarını ve her tarafını
Avrupaya açmaktaydı.
Çin, Avrupa devletlerinin bu sömürü hücumu karşısında, bu devletleri
birbirine karşı oynamak suretiyle kendisini korumak ve kurtarmak
istemiş ise de, her gün biraz daha batağa saplanmaktan kendisini
kurtaramamıştır. Zira, menfaatleri tehlikeye düştüğünde, birbiriyle
rakip olan Avrupa devletleri, derhal işbirliğine girmekten kaçınmamışlardır.
E) Japonya'nın Batıya Açılması
Japonyayı Batıya açan 1854 de Birleşik Amerika olmuştur. Japonya
Çin gibi açılmaya karşı koymamıştır. Amerikanın baskısı karşısında
Japonya, bu devletle başedemiyeceğini görmüş ve kapılarını
Amerikaya açmayı kabul etmiştir. Tabii Amerikanın arkasından diğer
devletler gelmiştir.
Bununla beraber, Çin ve Japonya Batıya açıldıktan sonra çok
farklı gelişmeler göstermiştir. Bu gelişmeler birbirine ters
istikamette olmuştur.
Biraz önce de belirttiğimiz gibi, Çin Batıya açıldıktan sonra her
gün biraz daha sömürü bataklığının içine gömülmüştür. Bunun da
sebebi, Çin, Batı ile temasa gelmesine rağmen, Batı medeniyet ve
tekniğine tepki göstermiş ve Çin halkı Avrupalı ile temas etmekten
daima kaçınmıştır. Körükörüne bir Avrupa düşmanlığı politikası takip
etmiştir.
Japonya ise Çinin tamamen aksi bir politika takip etmiştir. Japonlar
Batıya açıldıktan sonra şu noktayı gayet iyi görmüşlerdir:
Eğer kendilerini kısa sürede toparlamaz ve Batı tekniği seviyesine
ulaşamayacak olurlarsa, Avrupa tarafından sömürülüp ezileceklerdir.
Bundan dolayı, Japonya bir an önce Batı tekniğini almak zorundadır.
Böyle bir yol takip eden Japonya, 40 yıl sonra, 1894-95 de Avrupa
devletlerinin karşısına, sömürgeleşmiş bir ülke olarak değil,
sömürgeci bir devlet olarak çıkacaktır.
Japonya 1854'den sonra Batının seviyesine çıkabilmek için, Amerika
ve Avrupaya yüzlerce ve yüzlerce öğrenci göndermiştir. Batı
teknik ve teknolojisine ulaşabilmek için bununla da yetinmemiş, tamamen
feodaliteye dayanan iç idari ve sosyal yapısını da değiştirmeye
başlamıştır. İmparator Mutsihito'nun 1868 de kabul ettiği Meiji
Restorasyonu (yani Aydın Hükümet) ile Japonya bir dizi hızlı ve köklü
değişiklikler geçirmeye başlamıştır. Bir dizi reformlarla ülkenin
ve toplumun çehresi değişmiştir. Bir iki örnek verelim: 1872 de çıkarılan
bir kanunla kadın ve erkek her japon için ilk öğretim zorunlu
oldu. 1871 de ilk gazete yayınlandı. 1873 de mecburi askerlik sistemi
kabul edildi. Yine 1871 de "Daymiyo" denen derebeylik sistemine
son verilerek ülke çağdaş bir şekilde idari bakımdan organize
edildi. Ekonomik alandaki gelişmeler de aynı hızlı tempo ile
gerçekleştirildi. 1870 de ilk demiryolu yapımına başlanmış iken, yirmi
yıl sonra, 1890 da demiryollarının uzunluğu 7200 kilometre idi. 1868-1898
arasındaki otuz yıllık devrede 2190 fabrika yapıldı.
Ne var ki, Japonyanın bu hızlı gelişmesi, bu ülkeyi de bir sömürgeci
devlet haline getirdi. Şimdi Japonya gözlerini dışarıya çevirmiş
ve hemen yakınındaki Kore'ye göz dikmişti. Kore meselesi
Japonyayı Çinle savaşa götürecektir.
Share this article :

Yorum Gönder

 
Gora İzle | İletişim | Sitemap
Destek : Cem Yılmaz Filmleri | Telif VB... Telif Hakkı © 2013. cem yılmaz filmleri - Tüm Hakkları Saklıdır.. Sitemizde yer alan tüm videolar, kaynak kodları ile video paylaşım sitelerinden alınmaktadır. Telif hakları sorumluluğu bu sitelere aittir videoların hiç biri sunucularımızda yüklü değildir. Hak sahiplerinin iletişim adresimizden talep etmesi halinde UYAR-KALDIR yöntemi işletilerek, istenen içerik iki iş günü içerisinde siteden kaldırılır.