Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) 1914 Yılı
Birinci Dünya Savaşının sebep ve sonuçları, Fransız İhtilali ve
bir çeyrek yüzyıl süren ihtilal savaşlarının, müteakip yüzyıl içinde
meydana getirdiği gelişmelerin devamlı ve tabii bir sonucundan başka
bir şey değildir. Fransız İhtilalinin ortaya çıkardığı yeni fikirler;
telakkiler ve siyasal ve sosyal müesseseler, devletlere olduğu kadar,
milletlerin davranışına da yeni yeni istikametler vermiştir. Denebilir
ki, devletlerin kendi sınırları içinde olduğu kadar, devletler
arasındaki münasebetler de yeni bir çerçeve içinde akmaya başlamıştır.
Bu yeni çerçevenin ana unsurlarını şu noktalar üzerinde toplamak
mümkündür: Liberalizm hareketleri, sadece devlet sınırları
içinde ortaya çıkan bir olay şeklinde kalmayıp, münasebetlerde yeni
çatışma konuları meydana getirmiştir. Milliyetçilik hareketleri ise,
Liberalizmden daha etkili olmuştur. İtalyan milli birliğinin kuruluşu
ve bundan daha önemli olmak üzere Alman İmparatorluğunun ortaya
çıkması, Avrupa dengesine yepyeni bir biçim vermekle kalmayıp
Balkanlardaki milli duyguları da kamçılamış ve 1870 den sonra Balkanlar
Avrupa diplomasisinin faaliyet gösterdiği başlıca alanlardan
biri olmuştur. 1908-1909 Bosna-Hersek buhranı ve 1912-13 Balkan
savaşlarından sonra, 1914 de Birinci Dünya Savaşı da infilak ettirici
kıvılcımını bu bölgeden almıştır. Mamafih, Balkan kaynaşmalarını ve
buhranlarını, Birinci Dünya Savaşının tek sebebi olarak görmek yanlış
olur. Modern dünyanın gelişmesinde bir dönüm noktası teşkil
eden bu savaşın derin ve geniş sebeplerini görebilmek için, 1815
den sonraki gelişmelerin yeni unsurlarını saymaya devam etmemiz
gerekir. Burada diğer önemli bir unsur da, 1871 den sonraki Alman
dış politikasıdır. Bismarck'ın, Alman İmparatorluğunu korumak için
uyguladığı barış kombinezonları, sonuçları itibariyle, Avrupayı bloklaşmaya
ve bloklar arasındaki rekabet ve silahlanma yarışına götürmüştür.
Alman dış politikası Bismarck'ın elinde daha uzun bir süre
kalmış olsaydı, olaylar belki bir başka istikamet alabilirdi. Fakat,
birbirine bağlı faktörler zincirindeki diğer halkaları burada gözönünde
tutmak zorunluluğu vardır. Endüstrileşmenin XİX'uncu yüzyıl içinde
kazanmış olduğu yeni hız ve bunun sonucu olarak gelişen ve genişleyen
sömürgecilik, diplomatik münasebetlerin alanını, Avrupa'nın
dar sınırlarından çıkararak yeni kıtalara, Afrika ve Uzakdoğuya yaydığı
gibi, çeşitli kombinezonlarla bloklaşan büyük devletler arasındaki
çatışma alanlarını ve imkanlarını da arttırmıştır. Öyle görünür
ki, devletler arasında karışık, kompleks bir örgü haline gelen münasebetlerde
ortaya çıkacak herhangi bir buhranın, şu veya bu zamanda
bir patlama ile sonuçlanması beklenebilirdi.
Yeni zamanlar tarihinde Fransız İhtilalinden sonra, Birinci Dünya
Savaşı, sonuçları bakımından son derece önemli bir dönüm noktası
teşkil etmektedir. 1815'in dünyası 1789'un dünyasından nasıl çok
farklı olmuşsa, 1919'un dünyası da 1815'dekinden çok daha farklı
olmuştur. İkinci Dünya Savaşı ise, bundan da farklı bir görüntü ortaya
çıkaracaktır.
A)Savaşın Çıkması
Birinci Dünya Savaşının ani sebebini 28 Haziran 1914 günü,
Avusturya-Macaristan veliahdı Arşidük François Ferdinand'ın Saraybosna'da
bir Sırplı tarafından öldürülmesi teşkil eder. Bu olay
karşısında Avusturya'nın Sırbistan'a savaş ilan etmesi ve Rusya'nın
Sırbistan'ın ve Almanya'nın da Avusturya'nın arkasında yer alması
Avrupayı bir hafta içinde dünya çapında bir savaşa sürüklemiştir.
Olayların bu kadar hızlı akımında ise, 1908 Bosna-Hersek buhranından beri
gittikçe gerginleşen Sırbistan-Avusturya münasebetleri başlıca
rolü oynamıştır.
Balkan savaşları ve bu savaşların sonunda Sırbistan'ın genişleyip
kuvvetlenmesi, Avusturya için korkutucu olmuş ve Avusturya'nın
Sırbistan'a karşı durumunun daha fazla sertleşmesine sebep olmuştur.
Fakat Balkan Savaşlarında Osmanlı Devletinin yenilgisi ve İmparatorluğun
milletlerarası plandaki zayıflığı Rusya'nın da Boğazlar
üzerinde iştahını kamçılamıştır. Bu ise, Sırbistan ile Rusyayı birbirine
daha fazla bağladığı gibi Rusya'nın Balkanlardaki faaliyetleri
karşısında Avusturya-Macaristan ile Almanyayı bu devletin karşısına
dikilmeye sevketmiştir.
Bu gelişmelerin başlangıcını, Osmanlı Devletinin birinci Balkan
savaşının sonundan itibaren giriştiği askeri reform hareketleri ve
bunun doğurduğu milletlerarası çatışmalar teşkil eder.
Birinci Balkan Savaşında Osmanlı kuvvetlerinin Balkanlılar karşısında
çok kısa bir sürede ağır yenilgilere uğraması, Osmanlı Devletine,
askeri teşkilatının düzenlenmesi ve kuvvetlendirilmesi zorunluluğunu
açık bir şekilde gösterdi. Bunun için donanmasının ıslahını
İngiliz Amiral Limpus'a verdi. Jandarmanın düzenlenmesi ise İtalyan
subaylarına verildi. Maliye ve gümrüklerin düzeltilmesi Fransız uzmanlarına
verildi. Öte yandan, Almanyaya da başvurup kara ordusunun
düzeltilmesi için Almanya'dan askeri uzmanlar istedi. Sadrazam
Mahmut Şevket Paşa, Almanya büyükelçisi Wangenheim ile
24 Nisan 1913 günü bu meseleyi konuşurken şöyle demişti: "Türkiye,
ancak Almanya ve İngiltereye dayandığı takdirde yeniden canlanabilir.
Bu iki devletin şimdiye kadar birbiriyle çatışır durumda olması
bizim için başlıca talihsizlik sebebi olmuştur. Fakat Türkiye'nin,
bir Alman-İngiliz uzlaşmasını sağlayacak bir zemin olmasına da
çalışmalıyım". Bu suretle Osmanlı Devleti bir yandan ordusunu ıslah
ederken, bir yandan da dış politikasını bu iki devlete dayamak
amacını güdüyordu. Fakat Alman büyükelçisi, Osmanlı Devletinin bu
teklifini, memleketinin Osmanlı İmparatorluğundaki menfaatleri açısından
ele almış ve Berlin'e gönderdiği, raporunda şunları yazmıştır:
"Orduyu kontrol eden kuvvet Türkiye'de en büyük kudret olacaktır.
Hiçbir Alman düşmanı hükümet, ordu tarafımızdan kontrol edildikçe,
iktidar mevkiinde kalamıyacaktır".
Bununla beraber, Almanya ile bu konuda yürütülen görüşmeler,
1913 yılının sonuna kadar devam etti. Alman hükümeti özellikle İngiltere'den
çekindiği için, teklifi hemen kabul etmemişti. Fakat gerek
İngiltereye, gerek Rus çarına danıştıktan sonra teklifi kabul etti
ve General Liman von Sanders komutasında bir Alman askeri heyeti
1913 Kasımında İstanbul'a geldi. Liman von Sanders, rütbesi dolayısiyle,
İstanbul'daki Birinci Kolordu Komutanlığına tayin edildi. Yani
bir Alman generaline Türk Ordusunda fiilen bir komutanlık verilmişti.
Bu durum Rusyayı telaşlandırdı ve bir Rus generalinin de Türk Ordusuna
tayin edilmesini istedi. Fransa da Rusyayı destekledi. İstanbul'da
hava bir süre gerginleşti. Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, Almanya'nın
bu hareketinin Rusyaya karşı "hasmane" bir hareket teşkil
ettiğini söylüyor ve Fransa da, Rusyaya, Osmanlı Devletini bu
teşebbüsten vazgeçirmek için İstanbul'a bir savaş gemisi göndermesini
tavsiye ediyordu.
Lakin İngiltere'nin, Rusya'nın bu derece ileri gitmesini istememesi
ve Almanya'nın da itidalle hareketi sayesinde mesele 1914 Ocak
ayında çözümlendi. Liman von Sanders, Kolordu komutanlığından
alınarak ordu müfettişliğine getirildi ki, bu, komuta yetkisinin fiilen
elinden alınması demekti. Rusya bu formülü tatminkar buldu ve mesele
de böylece kapandı. Fakat bu olay Almanya üzerinde iz bırakmadan
geçmedi. İmparator İİ'inci Wilhelm, "Rusya-Prusya münasebetleri
artık ebediyen ölmüştür. Artık birbirimizin düşmanı olduk" diyordu.
Almanya'nın İstanbul'da kazandığı bu nüfuz Rusya üzerinde korkutucu
bir tesir yaptı. Şimdi Rusya'nın İstanbul üzerindeki bütün
tasarıları önemli bir engelle karşılaşmış oluyordu. Bu engeli bertaraf
etmek için Rusya iki yola gitti. Birincisi, bir buhranın doğuracağı ilk
fırsatta Boğazları ele geçirmeye karar verdi ve bunun hazırlıklarına
başladı. İkincisi, Rusya, 1914 Martından itibaren, Sırbistan, Yunanistan
ve Romanya arasında yeni bir Balkan Ligi kurmak ve Üçlü
İttifakın bir üyesi olan Romanyayı bu kombinezona çekmek için çaba
harcamaya başladı. Romanya, Transilvanyayı ele geçiremediği
için Avusturyaya sempati beslememekle beraber, Üçlü İttifakın ayrılmayı
da göze alamadı.
Rusya'nın kurmak istediği Balkan Ligi, Bulgaristan ile Osmanlı
Devletine yönelecekti. Bunun için, Rusya'nın bu faaliyeti Avusturya'nın
gözünden kaçmadı ve o da Bugaristan ile Osmanlı Devletini
İttifak ettirerek Balkanlarda Sırbistan ve Rusyaya karşı bir blok
kurmak istedi. Fakat Saraybosna suikastı olduğu zaman Avusturya'nın
çabaları hala devam etmekteydi.
Avusturya ile Rusya Balkanlarda bu şekilde yeni bir mücadele
safhasına girdikleri sıradadır ki, Saraybosna olayı patlak verdi.
Veliahd François-Ferdinand'ın 28 Haziran 1914 günü Saraybosna'da
Princip adlı bir Sırplı tarafından öldürülmesi, Avusturya'nın
1908 de Bosna Hersek'in ilhak etmesinin Sırbistan'da ve Bosna-Hersek
Sırplıları arasında uyandırdığı tepkinin bir sonucu idi ve Avusturya
İmparatoru artık çok ihtiyarladığı için, François-Ferdinand'ın
hükümdarlığa geçmesi bahis konusu idi.
Suikast olayı karşısında Avusturya'nın tepkisl gayet sert oldu.
Bu sefer Sırbistan'a ağır bir ders vermeye karar verdi ve bir savaşı
da göze aldı. Yalnız, işe Rusya'nın da karışacağını bildiğinden Almanya'nın
durumunu öğrenmek istedi. Almanya ise, buhran genişlese
bile, Avusturya'nın yanında yer alacağını kesin olarak bildirdi.
Almanya, Avusturyayı desteklemeye karar verirken, Uzakdoğuda ağır
bir yenilgiye uğrayan Rusya'nın, durumunu henüz düzeltemediğini
ve bir savaşı kolaylıkla göze alamıyacağını hesaplamıştı.
Almanya'nın desteğini sağlayan Avusturya, 23 Temmuz 1914 de
Sırbistan'a 48 saat süreli sert bir ültimatom verdi. Ültimatomda
özellikle suikast olayının kovuşturulması bakımından birçok şeyler
isteniyordu ve bunlar arasında, Avusturya aleyhtarı olan subay ve
memurların Sırbistan ordu ve idaresinden azledilmesi, kovuşturmanın
Avusturya ile birlikte yürütülmesi, alınan tedbirlerden Avusturyaya
derhal bilgi verilmesi gibi hususlar bulunuyordu. Sırbistan 25 Temmuzda
verdiği cevapta, bu isteklerin bir kısmını kabul etmemiş ve
kabul etmiş göründüklerini de, kaçamaklı bir kabule bağlamıştı. Bunun
üzerine Avusturya aynı gün Sırbistanla diplomatik münasebetlerini
kesti ve 26 Temmuzda Sırbistan'ın seferberlik ilan etmesi üzerine,
bu devlete hazırlanma fırsatını vermemek için, 28 Temmuzda
Belgrad'ı bombardıman ederek savaşa başladı. Sırbistan'a savaş
ilan etmekle Avusturya, diplomatik bir çözüm yolu ile kendisinin
durdurulamıyacağını ve Sırbistan'ı "cezalandırmaya" kararlı olduğunu
Avrupaya göstermek istemişti ki, bu, Rusyayı da kesin bir durum almaya
itmek demekti.
Gerçekten, İngiltere, diplomatik yolla buhranı yoketmek için,
Avusturya'nın Sırbistan'a ültimatom vermesi üzerine, Almanya nezlinde
teşebbüste bulundu ve bir milletlerarası konferans toplamak
istedi. Almanya bu teklife yan çizdiği gibi, İngiltere'nin sorusuna karşılık,
Belçikayı işgal etmiyeceğine dair teminat vermekten de kaçındı.
Bu, İngiltere'nin üzerinde olumsuz bir etki yaptı. Zaten Rusya
da kendisini sıkıştırmaktaydı.
İngiltere'nin diplomatik teşebbüsü sonuçsuz kalınca, Rus Çarı,
askerlerin baskısı ile, 31 Temmuzda seferberlik ilan etti. Rusya'nınseferberliği Alman Genelkurmayının hesaplarına ters düşüyordu. Genelkurmayın,
Rusyaya karşı elinde tuttuğu koz, Almanya'nın, Rusyaya
oranla daha çabuk seferberlik haline geçebilmesindeydi. Halbuki
Rusya kendisinden önce davranmıştı. Bu sebeple, Almanya Rusyaya
31 Temmuzda bir ültimatom verip seferberliğini durdurmasını
istedi. 12 Saat süreli ültimatoma Rusya cevap vermeyince, Almanya
1 Ağustosta Rusyaya savaş ilan etti.
Rusya'nın seferberliği üzerine Fransa da seferberliğe geçmişti.
Almanya 31 Temmuzda Fransaya da bir ültimatom verip, seferberliğin
durdurulmasını istedi. Fransa cevabını geciktirdiği gibi, Almanyaya
kaçamaklı bir cevap verince, Almanya, 3 Ağustosta Fransaya
da savaş ilan etti.
Şimdi Almanya, Bismarck'ın korktuğu gibi iki cepheli savaş karşısında
kalıyordu. Fransaya karşı kısa sürede zafer kazanıp Rusyaya
dönmek isteğinden, Belçika'dan geçmesi gerekiyordu. Bu sebeple,
2 Ağustosta Belçikaya başvurup bu memleketten geçit istedi.
Belçika İngiltereye danıştıktan sonra, bu isteği reddedince, Almanya,
4 Ağustos da Belçikaya savaş ilan etti.
Almanya'nın Belçikaya saldırması İngiltereyi harekete geçirdi.
Almanya'nın Belçikaya girmesi İngiltere için bir tehditti. İngiltere
böyle bir tehlikeyi önlemek için 1839 da Belçika'nın tarafsızlığını
milletlerarası teminat altına aldırmıştı. Almanya şimdi bunu çiğniyor ve
İngiltereyi tehdit ediyordu. Bunun için, Almanya'nın Belçikaya savaş
ilan ettiğini öğrenince, 4 Ağustos 1914 günü o da Almanyaya savaş
ilan etti.
6 Ağustos da Avusturya Rusya ya savaş ilan etti.
Yorum Gönder