Afrika'nın Sömürgeleşmesi Afrikanın sömürgeleşmesi gayet kısa bir sürede olmuştur. O kadar
ki, 1870 de Afrikanın ancak onda biri sömürge iken, 1890 da sömürge
olmamış kısım ancak onda bir miktarında idi.Afrikanın insanlığın bilgisine açılması devre devre olmuştur ve
burada da üç devreyi tesbit etmek mümkündür. Bunlardan ilk devreyi
teşkil eden ilk çağlarda, Kuzey Afrikada Mısır ve Kartaca medeniyetlerine
rastlamaktayız. Daha sonra bunların yerini Roma İmparatarluğunun
dağılmasından sonra ve Osmanlı İmparatorluğunun
ortaya çıkışı ile, Kuzey Afrika Osmanlı İmparatorluğunun kontroluna
girmiştir.
8'inci, 9'uncu ve 10'uncu yüzyıllarda ise Arap yarımadasının Doğu Afrika
ile temasa geçtiğini görüyoruz. Somali, Kenya ve Kızıldeniz kıyıları X'uncu
yüzyıldan itibaren Arapların sömürgesi olmuştur. Doğu Afrikanın
Arapların sömürgesi olması, bu bölgelerde Arap dil ve kültürünün
ve aynı zamanda Müslümanlığın yayılması neticesini vermiştir. Arap
dil ve kültürünün bu bölgelerdeki tesiri günümüze kadar devam etmiş
ve bugün dahi buralarda mahalli dillerle Arapçanın karışmasından
meydana gelen ve "Sahil Dili" manasına gelen Swahili dili konuşulmaktadır.
Orta Doğu'nun Arap kuşağının Osmanlı İmparatorluğunun kontroluna
girmesinden sonra, Doğu Afrikadaki Arap kontrolu da zayıflamıştır.
Fakat tam bu sıralarda, Avrupalılar Afrika ile alakadar olmaya
başlamışlardır. 15'inci yüzyıldan itibaren Portakizliler Angola ve
Mozambik kıyılarını ele geçirirken, Hollandalılar da Güney Afrika
kıyılarına yerleşmeye başlamışlardır. Fransızlar ise Afrikaya, 16'ıncı
yüzyıldan itibaren ve Batı Afrika kıyılarında Senegal'den itibaren Afrikayagirmeye çalışmışlardır. İngilizler ise, genellikle Gine Körfezi
kıyılarına yerleşmişlerdir.
Denizcilikte ilerlemiş olan Avrupa ülkeleri Afrikanın kıyılarına
yerleşmekle beraber, iklim ve tabiat şartlarının güçlüğü dolayısiyle,
kıtanın içerlerine girmeye cesaret edememişlerdir. Bu sebeple, 19'uncu
yüzyılın ortalarına galinceye kadar, Afrikanın iç kısımları ve buralardaki
hayat, insanların bilgisine kapalı kalmıştır.
Afrikanın insanlığın bilgisine açılmasında Nil nehri büyük rol
oynamıştır. Çok eski çağlardan beri Nil nehri ve bilhassa Nil'in kaynağı
insanların merakını çekmekte idi. 19'uncu yüzyılda Nilin kaynağını
araştırma teşebbüsünde bulunan, İngiliz John Speak'tır. 1850 de
Samuel Baker'de bu nehrin kaynağını bulma teşebbüsüne girişmiş,
lakin başarılı olamamıştır. Nilin kaynağını bularak insanlığın bilgisine
ilk defa açan David Livingstone'dur. Livingstone 1842 yılından
1873 yılına kadar Afrikanın içerlerinde yaptığı gezilerde Nil'in kaynağını
bulmuş ve Afrikanın bilinmeyen kısımlarını insanlığın bilgisine
açmıştır. Bu gezileri sırasında Kongo ve Zambezi nehirlerini de bulmuştur.
Levingstone öldükten sonra, Henry Morton Stanley onun gezilerini
devam ettirerek, 1870-1894 yılları arasında Uganda, Kenya ve
Kongo'nun iç kısımlarını gezmiştir.
Afrikanın, bir bakıma "keşfedilmesi", Avrupa devletlerinin kıyılardan
içerlere hücumuna sebep olmuştur. Bu, sömürgeleşmenin hızlanmasıdır.
Kıyıda bir yeri ele geçiren, içerlere kadar olan geniş toprakların
kendisinin olduğunu ilan ediyordu. Bu ise, anlaşmazlıkları
arttırdı. Bu sebeple Avrupa devletleri, 1885 yılında Berlin'de toplanıp
"Berlin Senedi" adı ile bir belge imzaladılar. Bu sened, sümürgecilikte
"fiili işgal" prensibini kabul ediyordu. Yani, Afrikada bir toprağı
fiilen işgal etmedikçe, orasına sahip olunamıyacaktı.
"Fiili İşgal" prensibi Afrikaya hücumu daha da hızlandırdı. Her
devlet, diğerlerinden önce harekete geçip, daha geniş toprakları işgale
çalıştı. Avrupa politikasına ağırlık veren Bismarck bile bu sömürgeciliğe
koşuştan geri kalmadı. Doğu Afrikada Tanganyika (bugünkü
Tanzania) 1884 de Almanya tarafından işgal edilmişti. Bunun
arkasından Almanya Güney-Batı Alman Afrikasını (bugünkü Namibia)
ve Gine Körfezinde Togo ve Kamerunu ele geçirdi.
A) İngilterenin Sömürgecilik Faaliyetleri
Afrikanın sömürgeleşmesinde aslan payını İngiltere almıştır. İngiltere,
Avrupada Napolyon Savaşlarını sona erdiren ve Avrupa haritasına
yeni bir şekil veren 1815 Viyana Kongresi kararları ile Hollandanın
elinden güney Afrikadaki Cape sömürgesini almıştır. Bundan
sonra, 1840'larda, güney Afrikadan daha yukarılara çıkıp, bugünGüney Afrika Cumhuriyetinin sınırları içinde bulunan Oranj ve
Transvaal topraklarını da Cape sömürgesine (Cape Colony) kattı.
Daha yukarda da belirttiğimiz gibi, İngiltere 1882 de Mısırı işgal
etmekle Afrikanın kuzey ucuna da yerleşmiş olmaktaydı. 1885
Berlin Konferansından sonra ise; Nil nehrinin bütünlüğünü korumak
için, Mısırdan güneye inip Sudan'ı da ele geçirmek istedi. Fakat buradaki
Müslüman halkın silahlı mukavemeti ile karşılaşıp iki kere
de yenilgiye uğradı. Bunun üzerine Sudan meselesine bir süre ara
verip, tekrar güneye döndü. 1885-1895 arasında, Transvaal'dan kuzeye
çıkıp Rodezya (bugünkü Zimbabwe) ile Nyasaland'ı (bugünkü
Malawi) aldı ve buradan da daha yukarılara çıkarak Kenya ve Uganda'ya
girdi. Şimdi arada tek boşluk olarak Sudan kalmıştı. Onun için
1895-96 da yaptığı silahlı mücadele ile 1896 da Sudan'ı da işgal etti.
Sudan'ın işgali ile İngiltere, Afrikanın kuzeyinde İskenderiye'den güneyinde
Cape Town'a kadar geniş bir şerit halinde uzayan büyük
bir sömürge imparatorluğu kurmuş olmaktaydı.
Yorum Gönder