BIKKIN sıf. Sürekli aynı şeyi yinelemekten usanç duyan kimse; bunu ortaya koyan şey için kullanılır; bezgin: Önündeki dosyaları bıkkın bir tavırla karıştırdı. Soruları bıkkın bir sesle yanıtlamak.
BIKKINLIK a. 1. Büyük bir ruhsal yorgunluk; usanç, bezginlik: Bıkkınlık içinde olmak. Her şeyden bıkkınlık duymak. —2. (Bir kimseye) [bir şeyden, bir şey yapmaktan, bir kimseden] bıkkınlık gelmek, sürekli yinelenen bir şeye, sık görülen bir kimseye artık katlanamaz duruma gelmek, ondan bıkmak, usanmak. —3. (Bir kimseye) bıkkınlık vermek, söz-konusu bir kimseyse, aynı şeyleri yineleyerek karşısındakini bunaltıp usandırmak; yinelenen bir şeyse, insanı sıkmak bunaltmak: Günlerdir aralıksız yağan kar insana bıkkınlık veriyor.
BIKMAK gçz. f. 1. Bir şeyden, bir şey yapmaktan bıkmak, ona karşı artık hiçbir isteği kalmamak, ondan tat almaz, ona katlanamaz duruma gelmek; usanmak: Yaşadığı bu anlamsız hayattan bıkmıştı. Hep aynı şeyleri dinlemekten bıktım. Sabah akşam aynı şeyleri yersen bıkarsın. —2. Bir yerden bıkmak, orada bulunmaktan, yaşamaktan artık sıkılmak: Buradan bıktım artık. —3. Bir kimseden bıkmak, onun varlığından rahatsız olur, sıkılır duruma gelmek: Bu seyyar satıcılardan da bıktım. Artık ondan bıktığını, ayrılmak istediğini söyledi. —4. Bıkıp usanmak, aşırı ölçüde bezmek.
♦ bıkılmak edilg. f. Bıkmak eylemine konu olmak; usanılmak: Çocuktan bıkılır mı hiç?
♦ bıktırmak ettirg. f. Bir kimseyi bıktırmak, onu sürekli rahatsız, tedirgin etmek; bıkmasına neden olmak; usandırmak: Anlamsız sorularıyla beni bıktırdı. Bu telefonlar da bıktırdı artık.
ğan kar şimdi" (Villon’dan S. E. Siyavuşgii)-
Yorum Gönder